Gülser Anne`den Tavsiyeler-13 (Tavşan Çiçeği... Sıklamenler...(Cyclamen))

Gülser Anne`den Tavsiyeler-13 (Tavşan Çiçeği... Sıklamenler...(Cyclamen))
Gülser Anne`den Tavsiyeler-13 (Tavşan Çiçeği... Sıklamenler...(Cyclamen))

Selamlar…

Cıvıl cıvıl bir çiçekten söz etmek istiyorum sizlere…

Sıklamenler… Rengârenk… Neşe dolu, hayat dolu… Her eve lazım, inanın her eve lazım. Mutfağa, balkona, evin serin olan her tarafına.

Öyle cici bir çiçek ki,onlar benim favorim. Hele bu mevsimde tam almalık tam seyretmelik. Onu yakından incelemeye çalışın, öyle güzel dokunmuş ki, örülmüş, işlenmiş ki… Rabbim neler yaratmış, bakarken içinde kayboluyorsunuz. Her ayrıntısı bir başka âlem. Ona taşrada “tavşan çiçeği” diyorlar. Çiçekler tavşanın kulağı gibi durduğundan… Çok ta ömürlü, her bir çiçek en az 1 hafta yaşıyor, yavaş yavaş ta geçiyor, o geçerken yenileri zaten saksının tepesinde yığın oluşturduğu için eksildiğini hissetmiyorsunuz bile :) Aslında sıradan, herkesin bildiği, gördüğü, belki de bir özelliği olmadığını bile düşündüğü bir çiçek… Ama ben sizlerden bu gün bu çiçeğe bir başka gözle bakmanızı isteyeceğim...

Yapraklarını şöyle bir araladığınızda aralarında onlarca irili ufaklı açmaya hazırlanan tomurcuğu, goncaları görürsünüz. Balkona, serin cam kenarına, nemli ve serin olduğundan mutfağa koyarsanız, oralarda daha sağlıklı daha uzun ömürlü oluyor çünkü serin ortamı seviyor. Oturup bakın, karşısında kahvenizi yudumlayın…

Yumru, havuç gillere benzer soğan köklü. Bahara doğru artık yoruluyor ve gerilemeye başlıyor, bahardan sonbahara kadar kendini dinlendirip sonbahar başlangıcında yeniden canlanma, hareketlenme başlıyor, minik minik yeşil yaprakların uyandığını, toprağı delip güneşe merhaba dediğini görürsünüz....

Kışa “kasvetli” derler ya, bizim sıklamenmevsime öyle bir enerji verir ki… Siz de sanki yeni bahara, onunla yaza merhaba der gibi hareketleniverirsiniz, o, hızla yaprakları tam şekil alıp tomurcuklarını da gösterince onunla hayata yeniden başlar gibi olursunuz en tazesinden :))

Gülser Annedeki tavşan çiçeklerini nasıl söylesem… nasıl anlatsam… Haşladığı patates, mısır suları, yıkanan balık-et sularından nasibini almış ya, siz ondaki çiçek sayısını, yapraklarının iriliği ve barındırdığı renk dalgalarını bir düşünün, ancak görmeniz gerekir…

Bu çiçeğin de tabi ki genleriyle oynanabiliyor, yaz-kış açmışını bulabiliyorsunuz. Ama orijinal halinden söz edersek, doğası gereği sonbaharda büyüyüp açmaya başlayan, ilkbahara doğru da kendini çekip toprakta kökünü bekleten bir bitkidir.

Anlatmaya çalıştım... çiçekçilerin önünden geçerken gördüğünüzde, sanırım daha bir dikkatli bakıp renklerini ve aslında nasıl bir coşku sunduklarını yeniden fark ettiğinizi görür gibi oluyorum şimdiden…

Muhabbetin sonuna Gülser Anneden ilave yapmak istiyorum, “çiçekleri kış mevsiminde çok sulamayın, bekleyin toprak kurusun… çürürse kurtaramazsınız, çok kurursa da minik bir darbe yaşamış gibi olur ama yine toparlama şansı çok yüksektir” diyor…

Her gününüz yeni filizler kadar umuda dönük ve hevesli olsun :)