Derin Düşünceler

Derin Düşünceler
Derin Düşünceler

Zamansız yazılarımın, kelimelere giden yolu, düşüncelerimden geçiyor. Biliyorum ki düşünceler bir daldan bir dala konan kuş gibi, değiştikçe gelişiyor. Çilesini çekmediğin düşüncelerinden oluşan fikirlerin ise senin değil, hayattan aldığın bir alıntı gibi, oysa gerçek fikirler çilesini çektiğin ve ıstırabını ruhunda hissettiğin düşüncelerin ürünüdür. Düşünce olmadan senin savunduğun bütün fikirler ise bir taklitten ibarettir. Birisi senin yerine düşünmüş ve sen de o düşüncelerden çıkan fikri benimsemişsindir. O yüzden günümüzde çoğu insan fikirler yüzünden birbiri ile çatışma halindedir. Oysa hakiki anlamda sancısını çekerek düşünseydi fikrinden dolayı insan ile çatışmaya girmeyecekti. Çünkü fikir ve düşünce salt insan içindir. İnsan kelimesi ile tüm kâinatı içine alan insandan bahsediyorum. Çünkü benim seslendiğim bir tek yer var. O da insan ve onun içinde yaşayan kalp ve vicdan...

Eflatun ‘’ Düşünmek ruhun kendi kendisiyle konuşmasıdır ‘’ der. Bana göre ise düşünmek, insanın kendi ruhunu dinlemesi ve kendi ruhu ile konuşmasıdır. Düşüncelerimiz ise bize yön veren bir kaptan gibidir, tüm dünyamızın yönünü değiştirecek kadar da güçlüdür. Bu güçle sadece kendi hayatımızı değil başka hayatların da yönünü değiştirebiliriz.

İnsanların kalıpları, düşüncemin kalıplarını daraltmamalı, herkesle aynı ya da farklı olmak gibi bir derdim de olmamalıdır. Sözlerim okunmayan garip bir kuş gibi kalsa da bütün dallara konmayı bilmelidir ve kendim her bir daldan gelen o tazeliği, ‘’akleden yüreğimde’’ hissedebilmeliyim. Yoksa düşünmeden fikir sahibi olmuş olurum ki o zaman hangi fikrimin nereden geldiğini bilmeden hayatımı geçirmiş olurum. Victor Hugo’ya ait olup Braveheart filmindeki William Wallace’nin söylediği‘’ Herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz. ‘’ sözü bu anlamda hayatımı çok etkilemiştir.

Düşünmek insana orijinal fikirler vermenin yanında, tüm fikirleri merak etmeyi de getiriyor. Ancak çok ilginç bir tezattır ki ne kadar derin düşünürsen o kadar da fikirlerin ötesindeki kalp diyarına adımını atıyorsun. O zaman Johann Wolfgang von Goethe’nin şu sözünü çok derinden yüreğimde hissediyorum. ‘’İnsanları birleştiren şey duygular, ayıran şey de fikirlerdir. Duygular, bizi bir araya getiren basit birer bağdır. Fikirler ise, çeşitlilik prensibinin temsilcileridirler ve bu yüzden, insanları çeşitli gruplara ayırır.

Aslında düşündükçe kitaplarda olmayıp da kalplerde olan birçok sırları da yüreğimde keşfediyorum. İşte bu keşif süreci de yine düşünmekten geçiyor. İnsan ‘’ akleden bir kalple ‘’ düşünüp, kendi sırrının peşine düşebilir. Bu sırrın peşine düşen ruhlar için zaten bu dünya (yaşadığı hayat ) bir marifet denizidir. Düşünceler de zamansız yazılan yazılardır. Derin düşünceler ise zamansız olduğu kadar da mekânsızdır. Marifet denizi de hep bu derin düşünenler içindir.

Düşünceler, kelimelerden çok daha güçlüdür. Bunu insanın her düşündüğünü söylememesinden anlayabiliriz. İnsanların kelimelerinin farklı, iç âlemlerinin farklı olması düşüncelerin ne kadar önemli olduğunun da göstergesidir. İnsanların çoğunluğu, herkesin kabul edeceği ortak kelimeleri hayatında yineler durur çoğu zaman. Farklı kelimeleri ise ancak kendisine dikte edilirse kabul eder.

Düşüncelerim gibi kelimelerim de zamansız olmalı, zamansız yazılarım kelimelerimle başladı ancak asıl kaptanı düşüncelerimdir. Derin düşüncelerim ise zamansız ve mekânsız sonsuz bir düzlemde yüreğimden doğru akmaktadır.