Atölye Çalışması (Psk. Burcu Toluç)
Beylerbeyi Polis Evi`nde üyelerimize yönelik olarak gerçekleştirdiğimiz atölye çalışmamızda Psk. Burcu Toluç eğitim verdi.
Güzel bir bahar yağmurunun eşliğinde birlikte yapılan kahvaltıdan sonra atölye çalışması başladı.
Konuşmasından satır başları;
AİLE TUTUMLARI VE ÇOCUĞUN BAŞARISINA ETKISI / ÇAĞIN EKSERİ İMTİHANI; DIKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE
AİLE TUTUMLARI
KORUYUCU ANNE-BABA TUTUMU
Aşırı sevgi tutumunda yani KORUYUCU ANNE-BABA TUTUMU’ nda aile çocuğu sevgiye boğucu, onu çok koruyucu ve aşırı kollayıcıdır. Koruyucu Tutum daha çok anne-çocuk arasında gözlenir. Geç kavuşulan, aşırı istenilen, tek çocuk, tek erkek/tek kız çocuklar genellikle bu abartılmış sevginin odak noktası olurlar. Bu tip aileler çocuklarının üzerine titrerler. Ağlamasın, üşümesin, terlemesin, hasta olmasın, yorulup incinmesin, mikrop kapmasın diye aile üyeleri ellerinden gelen tüm gayreti gösterir. Çocuk adeta bir cam fanus içinde büyütülür. Bu ailede çocuk, büyüdüğü halde anne çocuğuyla yatmak ister. Sebep olarak da geceleyin çocuk korkulu rüya görür de korkarsa ben onun sesini duyamam, yanında olamam diye söyler. Anne bu tür davranışıyla çocuğuna olan derin sevgisini dile getirdiğini ve çocuğuna yardım ettiğini düşünmektedir. Gerçekte çocuğunu kendine aşırı bağımlı yaparak kendisini değerli ve eşi bulunmaz hissetmektedir. Çünkü çocuk en ufak davranışta bile annesinin fikrini almaktadır. Burada her türlü kararı çocuk yerine aile alır. Bu tutum içindeki anne babalar ergenlik çağında bulunan çocuklarına bile kendileri banyo yaptırmak ister, hatta çocuğun veya gencin kıyafetini kendi seçer. Aşırı koruyucu anne, çocuğunun büyüdüğünü ve olgunlaşabildiğini asla kabul etmek istemez. Çocuğuna derin duygusal bağla bağlanır, çocuğu için sebepsiz yere aşırı kaygı içindedir ki bu kaygı da onları çocuklarını aşırı korumaya yönlendirir.
KORUYUCU TUTUMLA YETİŞEN ÇOCUKLAR;
*Her sorun anne-baba tarafından çözülmüş, çocuk bunları yaşama ve öğrenme fırsatı bulamamıştır.
*Çocuk kendini ve hayatı tanıyamaz.
*Neyi yapıp neyi yapamadığını bilemez.
*Aşırı bağımlı, pasif, beceriksiz ve özgüvensizdir.
Sevgi yetersizliğin en aşırı ucu, çocuğu terk etmek veya kabullenmemektir. Yetersiz sevginin, aşırı sevgiye göre sonuçları daha ağır olmaktadır. Sevgi yetersizliği veya yokluğu, REDDEDİCİ veya İLGİSİZ ANNE BABA TUTUMU’ nu oluşturmaktadır.
REDDEDİCİ ANNE-BABA TUTUMU
Burada, çocuğa karşı adeta düşmanmış gibi davranılır, çocuğun başaramadıkları üzerinde durulur ve çocuk yoğun eleştiriler alır. Bazen sadece anne bazen de sadece baba çocuğa karşı reddedici tutumlar sergiler. Anne baba çocuğuna karşı sevgisini asla göstermemekte, çocuğunu anlamamakta ve onu kurallarla, soğuk davranışlarla ve emirlerle yönetmeye çalışmaktadır.
REDDEDİCİ TUTUMLA YETİŞEN ÇOCUK
*Kaygılı ve güvensizdir
*Tutarsız bir kişiliktedir
*Suç işlemeye meyillidir
*Saldırgan ve İsyankar olabilirler
*İnsanlarla iyi ilişki kuramazlar ve arkadaş bulmakta zorlanırlar
*İnsanların haklarına saygı göstermezler
OTORİTER TUTUM
Sıkı eğitim, çocuğa olur olmaz yasaklar koyma ve yaşanmaz kurallar ile çocuğu yetiştirmedir. Sıkı eğitim ve disiplin uygulayan yani OTORİTER TUTUM gösteren anne-babalar çocuğu kendi tasarladığı bir kalıba göre yetiştirmek amacını güderler. Çocuğun hata ve yanlış yapma hakkı yoktur.Çocuk sıkı bir denetim altında tutularak en küçük yanılgı ve hataları gözden kaçmamakta, bunların üzerinde önemle durulmakta ve düzeltilmesi istenmektedir. Çocuktan kurallara sorgulamadan uyması beklenir. Böyle aileler fiziksel cezayı ön planda kullanmakta ve çocuklara kendilerini yönetme fırsatı vermemektedir. Yaptırım gücü anne babadadır. Anne baba isteklerinden ödün vermez çünkü onlar hep haklıdır. Çocuğunu anlama onun seviyesine inme çabasını göstermezler.
OTORİTER TUTUMLA YETİŞEN ÇOCUK
*Stresli ve tedirgin
*Özgüveni hemen hemen yok gibidir
*Sürekli eleştirildiği için aşağılık duygusu geliştirebilir
*Kibar, sessiz, uslu, dürüst olmasına rağmen küskün, çekingen, kolay etkilenebilen, huysuz ve aşırı hassas bir yapıya sahip olabilmektedir.
*Boyun eğici ya da tam tersi isyankar da olabilir
GEVŞEK EĞİTİM:
"Hoş gör, boş ver" anlayışı egemendir. : Bu tutumu gösteren ailelerde sevgi, çocuğa şımartılacak derecede çok verilir ve disiplin yok denecek kadar azdır. Çocuktan çok az şey beklenir Bu anlayışta "Her şeyi hoş gör; çocuktur her şeyi yapar; çocuk özgür olmalıdır; onun her dediğini yapın; ona sevgi verin yeterlidir" şeklinde yüzeysel ve asılsız öğretiler vardır. Bu tutumda çocuğun olumsuz davranışları aşırı hoşgörü ile karşılanır. Aile doğruyu ve yanlışı çocuğunun yaparak yaşayarak öğrenmesini ister. Aile içinde çocuğun hakları sınırsızdır. Kurallara uyması beklenmez. Anne baba çocuğunun yanlış davranışını görmekte ama “İYİ EĞİTİM BASKICI DEĞİL, ÖZGÜR OLMALIDIR” düşüncesinden dolayı çocuğa sınırsız özgürlük tanınmaktadır.Bu tutumda anne babanın görevi çocuklarına hizmet etmek onları mutlu etmektir.Çocukları mutlu olsun diye isteklerine kayıtsız şartsız uyarlar. Böyle anne baba hoşgörülü tutumlarından kolay kolay ayrılmak istemezler. Çünkü çocuğa dilediğini vermenin ona karşı koymaktan daha kolay olduğu düşüncesine sahiptirler.
GEVŞEK TUTUMLA YETİŞTİRİLEN ÇOCUKLAR
*Bencil, sabırsız ve anlayışsız
*Şımarık,
*Her isteğinin yapılmasını ister
*Devamlı birilerinden hizmet bekler
*Toplumun kurallarını öğrenmede güçlük çekerler. Vurucu, kırıcı ve saldırgan davranışlar sergiler.
*Bu tarz yetiştirilen çocuklar genellikle erişkinlik yaşamlarında sorumluluk taşımayan, hep alıcı bireyler olarak karşımıza çıkar.
MÜKEMMELLİYETÇİ TUTUMLA YETİŞTİRİLEN ÇOCUKLAR:
• AŞIRI TİTİZ/DAĞINIK
• ÖZGÜVENSİZ
• YANLIŞ YAPMAKTAN ÇEKİNİR
• BAŞARISIZLIK KARŞISINDA KOLAYCA HAYAL KIRIKLIĞI YAŞAR
• OKUL SIRASI HEP DERLİ TOPLU, DERS ARALARINDA ÖDEV YAPAN, GRUP ÇALIŞMALARINDAN ŞİKAYETÇİ, BİR İŞİ TAM YAPMAK İÇİN GÜNLER ÖNCESİNDE ÇALIŞMAYA BAŞLAR
SAĞLIKLI AİLE TUTUMU
SAĞLIKLI AİLE TUTUMUNDA slogan; GÜVEN VERİCİ OL, DESTEKLEYİCİ OL
Çocuğa şartsız sevgi verilir. Sorumlulukları vardır. Çocuğun uyması gereken kurallar ve sınırlar belirlenmiştir. Anne baba ve çocuk arasında sevgi ve saygıya dayanan güven verici, destekleyici bir iletişim vardır.
Sağlıklı AileTutumunda; Sevgi ve disiplin yani sınır temel öğelerdir.Bu çocuklar; Sorumluluk sahibi, çevresi ile dengeli ve uyumlu ilişkiler kurabilen,kendine güvenen, yaşamda başarıyı yakalamış insanlar olarak karşımıza çıkar. Bu çocuklar; daha özerk, daha bağımsız bir kişilik geliştirirler; kendi haklarını ve çıkarlarını koruyabildikleri gibi, işbirliği ve dayanışma içine girebilirler
SAĞLIKLI AİLE TUTUMUNDA;SEVGİ,SINIR ve SORUMLULUK çok önemlidir.
SINIRLAR NASIL KONMALI?
1.AŞAMA(Kendim ve çocuğum için ne istiyorum)Ondan neler beklediğinizi belirleyin
2.AŞAMA(Anne-Baba kurallar/sınırlar konusunda görüş birliğine varacak)
3.AŞAMA(Çocuğunuza kendisinden beklediğiniz davranışların ne olduğunu açık şekilde anlatın)
4.AŞAMA(Kurallar tutarlı bir biçimde uygulanacak ve ihlalinde yaptırımlar tutarlı biçimde uygulanacak)
SINIRLAR; *AÇIK ve NET OLMALI
*ANLAŞILABİLİR OLMALI
*ÇOCUK BÜYÜDÜKÇE YENİDEN AYARLANMALI
SINIRLAR;
ÇOK KISITLAYICI olursa; Öğrenme ve sorumluluk kazanmayı engeller, İsyanı körükler
ÇOK GENİŞ olursa; Öğrenme ve sorumluluk kazanmayı engeller, Aşırı denemeyi körükler
TUTARSIZ olursa; Öğrenme ve sorumluluk kazanmayı engeller,Deneme ve isyanı körükler DENGELİ olursa;Öğrenme ve sorumluluk kazanmayı arttırır, İşbirliği yüreklendirir.
DiKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE:
Hareketli her çocuk hiperaktif midir?
" Çocuğum hiperaktif olabilir mi? " Belki bu soru sizin de aklınızdan geçmiştir. Toplumdaki en yaygın hatalardan biri çok hareketli olduğu gözlenen birçok çocuğa hiperaktif damgasının vurulmasıdır. Unutulmamalıdır ki hiperaktivite bir rahatsızlıktır ve kimi zaman eğitim, kimi zaman ise ilaç ile tedavi gerektiren bir durumdur. Hiperaktivitenin üç ana özelliği vardır:
Aşırı Hareketlilik: Hiperaktif çocuklar çok fazla hareketli olurlar. Bu çocuklar yaşlarının ve gelişim düzeylerinin üstünde enerji sarf ederler. Enerjileri çok fazladır ve çabuk yorulmazlar. Uzun süre bir yerde sabit oturamazları zaman mutlaka bir şeylerle ilgilenirler veya elleri ve ayaklan sürekli oynar. Ancak tekrarlamak gerekirse her hareketli çocuk hiperaktif değildir.
Dikkat Eksikliği: Hiperaktif çocukların dikkat süreleri ve dikkat yoğunlukları yaşlarından beklenenin altındadır. Herhangi bir noktaya odaklanmakta zorluk çekerler. Ders çalışırken veya ders dinlerken dikkatleri çabuk dağılır. Bu sebeple hiperaktif çocukları saatlerce ders masasına bağlamaya çalışmak, sonuç vermeyeceği gibi, çocuk için çok ciddi bir sıkıntıdır.
• İlk belirtiler nelerdir?
İlk belirtiler, hareketlilik, dürtüsellik ve dikkat eksikliğidir. İlkokul çocukları ya sınıfta kıpır kıpır oluyor ya yoğun dikkat eksikliği yaşıyor. Çocuk hayal dünyasındadır isminin çağrıldığını bile duymayabilir. O zaman bilinmeli ki, bu çocukta dikkat eksikliği olabilir. Ya da bir anda tahtaya fırlıyor sırasını beklemiyor, insanlara izin vermiyor. O zaman da bu çocukta bir problem olabilir mi diye bakmak lazımdır.
• Dikkat eksikliği tanısı nasıl konulur?
Bu davranışlar kimi zaman birçoğumuzda görülebilir; özellikle de çocuklarda görülür. Bu durumda her dikkatsiz, aceleci ya da aşırı hareketli çocuğun bir rahatsızlığı olduğunu söylemek doğru olmaz. Uzmanlar, DEHB tanısı koyabilmek için birtakım ölçütlerden yararlanıyorlar. Bunun için en sık başvurulanlar, Amerikan Psikiyatri Birliği`nin yayımladığı ölçütlerdir. Bu ölçütler de, yine bu üç gruba göre farklılık gösteriyor. Bir uzmanın, bir kişide dikkat eksikliği olduğunu düşünmesi için, bu belirtilerden en az altısının, yine en az altı aydır ve birden fazla ortamda görülmesi gerekir. Ayrıca bu belirtilerin yedi yaşından önce kendisini göstermesi gerekiyor. Benzer biçimde, hiperaktivite ve dürtüsellik için saptanan belirtilerin de yine en az altısının, yedi yaşından önce ortaya çıkması, altı aydır ve birden fazla ortamda görülmesiyle kişide hiperaktivite sorunu olduğu düşünülür.
• Ne zaman bir hastalık olarak görülebilir?
Son yıllarda `Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu` (DHEB) deyimi her yerde duyulur oldu. Ancak her hareketli çocuk hiperaktif değildir. Bu olguyu normal çocuk davranışlarından ayırt etmemiz gerekiyor. Zira kesin tanı konmadan ilaç tedavisi yapılmaz. Davranış bozukluklarında danışmanlık hizmetleri ön plana çıkar. Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD) şu şekilde tarif ediyor hiperkinetik bozuklukları: Erken dönemde başlama (genelikle yaşamın ilk beş yılı içinde), kötü organize olmuş, iyi regüle edilememiş aşırı aktiviteyle birlikte bilişsel olarak katılman aktiviteierde ısrarın ve bir aktiviteyi tamamlamadan diğerine geçme eğiliminin olmasıyla karakterize bir grup hastalıktır. Diğer birçok anormallikle de bağlantılı olabilir. Aşırı hareketlilik, dikkat eksikliği ve impulsivitenin üç ana belirti olarak sayılmasına rağmen bilmek gerekir ki, bilhassa kız çocuklarında hiperaktivite olmadan da sadece dikkat eksikliği bozukluğunun bulunabileceğidir. Bu olgu derslerde sanki rüya görüyormuş gibi oturan kız çocuklarında ayırıcı tanı olarak düşünülmelidir.
• Teşhis için nereye müracaat edilmelidir?
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun teşhisi muhakkak bu konu üzerine uzmanlaşmış kişi veya kurumlar tarafından yapmalıdır. Burada ilk sırada Çocuk ve Ergen Psikiyatristleri,Psikologları ilk sırada saymak gerekiyor. Kurum olarak ayrıca Sosyal Pediatri Merkezleri de düşünülebilir.
Aile Yanlış Davranışlardan Kaçınmalı
Çözüm uzman hekimin gerekli gördüğü tedavi protokolüne aynen uymaktan geçer. Tedaviye bütüncül bakılmalı aile danışmanlığı almaktan bu çocukların ebeveynleri uzak durmamalıdırlar. Bu durum bir rahatsızlıktır ve profesyonel yardım gerektirmektedir. Dövüp dayak atma gibi cezalandırmalar sorunları daha kötüye götürebilir. Çocuklarımızı yetiştirirken cezalandırmaktan çok ödüllendirme yöntemine disiplinsiz yetiştirme anlamına gelmez elbette.
• İlaç ne zaman düşünülür?
Tedaviye başlamadan önce tanı bir doktor tarafından konmalıdır. İlaç ancak gerekli bütün testler yapıldıktan, teşhis kati olarak konduktan sonra verilir. Sadece çocuklar çok hareketli veya okulda başarısız diye ilaç verilmesi sakıncalıdır. İlacın uyku ve iştah değişikliği, bazen tiklerin artması gibi yan tesirleri olmasına rağmen doğru teşhis konduğunda ve devamlı doktor kontrolü yapıldığı takdirde bir sorun çıkmaz. Gelişen olumsuz durumlar olduğunda ilacı kesme yoluna gidilmemeli mutlaka hekimi ile durum paylaşılmalıdır. Tedavi sorumluluğunun hekimde olduğu göz ardı edilmemelidir.
Tedaviyi destekleyen unsurlar
Karşılanmamış duygusal ve eğitimsel gereksinimler bulunduğunda ilaçların yararlı etkileri anlamlı derecede düşer. Bu çocuklara karşı uygun davranış biçimi, ailelere destek sağlama ve istek halinde eğitmenlere bilgi verme tedavide etkin olur. Çocuklara karşı kararlı tutarlı davranma, cezalandırma yerine olumlu gelişmeleri ödüllendirmeyi ön planda tutan bir davranış şeklidir. Konuşurken mümkün derece çocuğun gözüne bakmak, bazen sırtını veya elini tutarak dokunmak iyi neticeler verir. Okulda çocuk ön tarafa, sakin bir çocuğun yanına ve öğretmenin görebileceği, çabuk gidip dokunarak temas dikkat eksikliği ve hiperaktivite kurabileceği ve uyarabileceği bir yere oturtulmalıdır. Ergoterapi tedavisi algılama bozuklukları var ise uygulanır. Bu algısal gelişimin, becerilerin, yeteneklerin desteklenmesi ve geliştirilmesi açısından olumlu olabilir. Öğrenme yetersizlikleri varsa psikolojik yöntemlerle karşılanır. Çocuklara gerekli zaman ayrılmalı sakin ve izah ederek iletişim yaşına uygun bir şekilde sağlanmalıdır. Ana babanın ve ailenin rolü çok önemlidir.
Ayrıca çocuklarınıza hpv ya da dikkat eksikliği olmasa dahi kahvaltıda ya da aç karna bir-iki ceviz yedirmeyi alışkanlık edinmek ve sabahları "rabbişrahli sadri ve yessirli emri vahlul ugdaten min lisani" duasını sütüne ya da 21 siyah kuru üzüme okuyup yedirmenizi öneririm. Özellikle küçük çocuklar için Uyurken esmaül hüsna ya da tasavvufi sufi bir müzikle uyumasını sağlayın, onunla konuşurken,birşeylerin ikazı yahut bilgisini sorarken hatta bir durumu paylaşırken sakin bir ses tonu kullanın. Unutmayın HİPERAKTİVİTE sonradan da gelişebilen bir hastalıktır.
Esenlikler dilerim...
ÖZGEÇMİŞ (Psk. Burcu TOLUÇ)
1985 yılında İstanbul`da doğdu. İlköğretim/Lise eğitimini İlim ve Fazilet kurumlarında bitirdi. 2008 yılında American Universty/Neu Davranış bilimleri-Psikoloji bölümünden mezun oldu. "Şizofreni ve Tedavi Yöntemleri" konulu tezi ile lisans eğitimini tamamladı. Bilişsel tedavi yöntemleri, Hipnoterapi ve Çocuk/Yetişkin kişilik testlerinde uygulama yetkisi aldı.
Uzmanlık konusuyla ilgili olarak sağlık ve eğitim sektöründe çeşitli eğitimler düzenledi. Pianalitik dershaneleri Genel rehber öğretmen/md. ve Eğitmen Koleji gibi kurumlarda Psikolog olarak çalıştı. Beyaz Yelpaze Psikolojik Danışmanlık merkezinde 3 yıldır görev yapıyor. M.E.B. Anaokullarına Aile İçi İletişim, Çocuk Gelişimi, Davranış Bozuklukları, Trikotillomani, Dikkat Eksikliği/Hiperaktivite konularında seminerler vererek bilinçlendirme çalışmalarında bulundu. Psk.Burcu Toluç, eğitim ve klinik alanında çalışmalarına devam etmektedir.