2017 Eşcinsel Haftası ve Yürüyüşü

2017 Eşcinsel Haftası ve Yürüyüşü
2017 Eşcinsel Haftası ve Yürüyüşü

KAMUOYUNA DUYURU

Konu : 2017 eşcinsel haftası ve yürüyüşü hakkında.

Türkiye üzerinde süregelen hain planların en yıkıcı unsurlarından birisi olan eşcinselliğin ülkemizde yerleşmesi ve kök salması için özel bir gayret sarf ediliyor. Bu meşum operasyon Türkiye modeli üzerinden Türk Cumhuriyetleri, Osmanlı coğrafyası ve tüm İslam dünyasında da uygulanmak isteniyor.

Başta ABD ve AB olmak üzere bu planları hazırlayan odaklar her yolu mubah gören bir anlayışla ülkemiz üzerinde eşcinsellerle ilgili gizli ve açık her türlü çalışmaları da yürütüyorlar. Bindikleri dalı kestiklerinin şuurunda olmayan bu odaklar -çift uçlu bıçak misali- kullandıkları metotlar ile sadece ülkemizi değil aslında kendilerini ve hatta tüm dünyayı da bir felakete doğru sürüklüyorlar.

İnsanlığı ifsad etmek için geliştirdikleri meşhur kavramlarla oynama metodunu kendi toplumlarına da uygulayarak AB’de “cinsiyetsiz zamirler” kavramını üretmişlerdir. Üretilen bu zamirlerin kullanılması yönünde teşvikler ve düzenlemeler yapmaktadırlar. İngiltere’de öğretmenlerden cinsiyet değiştiren öğrencilere “kız” veya “erkek” demek yerine “zie” denilmesi istenmektedir. Oxford Üniversitesi, öğrencilerini ‘she (kadın) ya da ‘he’ (erkek) yerine “ze’ cinsiyetsiz zamirini kullanmaya teşvik etmekte ve üniversite davranış kurallarında da trans bir bireyi tanımlamak için yanlış zamir kullanılmasını suç olarak düzenlemektedir. Cambridge Üniversitesi de aynı paralelde ilerlemektedir.

Eşcinselliğin temel değerlerinden birisi olduğunu ilan eden Danimarka bu konuda en temel insani hak ve özgürlükleri dahi gözünü kırpmadan çiğneyerek Müslümanları bu sapkınlığı kabul etmeye ve ülkesindeki imamları da eşcinsel yürüyüşlere katılmaya zorlamaktadır.

AB eşcinsellere destek niteliğindeki uygulama ve düzenlemelerini “batılı”, “medeni”, “çağdaşlık” kriteri olarak belirleyip bunu tüm toplumlara dayatmaktadır. Bu meyanda AB, Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporlarında Türkiye’ye yapılan eleştirilerin başını eşcinsel haklarının ihlali konusundaki kaygıları çekmektedir.

Uluslararası toplantılarda oldubittiye getirip first lady’lerin arasına eşcinsel bir erkeğin yerleştirilmesi, lider eşlerinin yer aldığı fotoğraflara ve programlara dâhil edilmesi bu habis planların bir mahsulüdür. Ülkemizin katıldığı programlarda bu olayların yaşanması milletimizi derinden yaralamaktadır. Müslüman Türkiye’nin Devlet Başkanının tesettürlü eşine bu görüntüler içinde yer verilmesi şer güçlerin Müslüman ülkelerin hassasiyetlerini/inancını zedeleme gayretlerini açık bir şekilde göstermektedir.

Eşcinsellik bağımsız ilim çevreleri tarafından cinsel sapkınlıklar kategorisinde değerlendirilen bir hastalık olarak tarif edilmektedir.

Bu hastalığın tedavisinin başında milli ve manevi değerlere dayalı bir eğitim verilmesi gelmektedir. Yeterli ve doğru bir dini eğitim alamayan veya sorunlu aile yapısı içerisinde yaşayan çocuklarımız bir merak veya bir tepki olarak bu tür sapkın ilişkilere tevessül edebilmektedir. Ne yazık ki bu sapkınlık liselere kadar inmiştir. Dindar gençlik yetiştirilmesi artık bir zaruret halini almıştır.

Doğrudan veya dolaylı yollardan yüceltilen batılı, çağdaş, modern… kılıfı ile dayatılan tüketici hayat tarzı sonucu ortaya çıkan çevresel faktörler de bu hastalığın ilerlemesine ve yayılmasına sebep olmaktadır. Birtakım gıdalar, ilaç, plastik gibi maddeler sebebi ile östrojen türevlerinin tabiatta artmasına bağlı olarak dişileşme eğilimi de artmaktadır. Böylece bu hastalıkta ilerlemekte, hastaların sayısı çoğalmaktadır.

Bu konuda tedavi merkezlerinin bulunması ve tedavi ile iyileşip bu illetten kurtulan insanların varlığı zaten tek başına bile bu olgunun bir hastalık olduğunu göstermeye yeterlidir. Ne var ki ifsad odaklarının körüklemesiyle bu hastalık çok ağır bedensel, psikolojik ve sosyal sonuçlara yol açmaktadır.

Bu odaklar eşcinselliği sağlıklı, normal, doğuştan, tabii bir olgu gibi lanse ederek eşcinselliğin sosyal, kültürel, hukuki, ekonomik alt yapısını da hazırlamaya çalışıyorlar.

Sapkınlığın birtakım söylem ve eylemlerle sürekli gündemde tutulmasının ardından şimdide hukuken önlerinin açılması için TBMM’ne bir kanun teklifi sunuldu. Buna göre -eşcinselliği normalleştirmek ve yaymak için üretilen- “cinsiyet kimliği”, “cinsel yönelim” ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramları ailenin korunması ile ilgili kanuna eklenerek eşcinsellerin konukevleri gibi tesislerden yararlanırken kendisini ait hissettiği cinsiyete göre kabul edilmesini öngörüyor. Hâlbuki ABD Başkan yardımcısının Beyaz Saray’da çalışan eşcinsel iki erkeğin nikâhını kıymasına rağmen ABD’de eşcinsellerin kendilerine uygun gördükleri tuvaleti kullanmasına izin veren yönerge cinsel istismara yol açtığı için iptal edildi.

Bu arada yavru vatan Kıbrıs’ta rahat bırakılmıyor. Billboardlara verilen eşcinsel içerikli reklamlar ile Müslüman halka meydan okunuyor. AB’nin desteklediği “Konuşulmayan Projesi” ile ülke genelinde eşcinsellikle ilgili reklamlar gösteriliyor, billboardlarda “Kamil abi, ben lezbiyenim”, “Mediha deyze, ben geyim” gibi yazılar yazılıyor.

İslam düşmanı odaklar eşcinselliği ülkemizde tabiri caiz ise bir nakış gibi nakşetmeye çalışıyor. Sanat denilerek eşcinselliği konu alan çalışmalar yapılıyor, resim sergilerinde, müzikallerde, tiyatrolarda sürekli bu sapkınlık yüceltiliyor. Filimler, diziler, şarkı klipleri, yarışmalarda kadın kılığına girmiş erkekler sıradan, normal hale getiriliyor. Ünlü markaların defilelerinde “cinsiyetsizliğe doğru evrilen çizgi” denilerek cinsiyetsiz kıyafetler ve modeller cinsiyetsiz “androjen” mankenlere giydiriliyor.

İşbirlikçi medya bu hain projeye destek olarak her fırsatta eşcinsellere yer veriyor, engellenen yürüyüşleri bile bunların reklamını yaparcasına servis ediyor. Özellikle gençlerin beğenip özendikleri yerli yabancı oyuncu, şarkıcı ve sporcuların eşcinsel ilişkileri ve evlilikleri hiç gündemden düşürülmüyor, bunların eşcinselliği öven beyanları en güzel pozları ile birlikte veriliyor. Cinsiyet değişikliği yapanların özel hayatları gün be gün okuyucuya/seyirciye sunuluyor. Bu arada Osmanlı bu sapkınlık ile birlikte anılarak alttan alta tarihimize ve atalarımıza da hakaret ediliyor. Mülteci ve sığınmacı eşcinseller içinde Türkiye’yi bir cazibe merkezi haline getirecek haberleri yayıyorlar.

Durumun ciddiyetini Dünya Sağlık Örgütünün “Türkiye’deki toplam AIDS hastası sayısı 13 bin 766, eşcinsel ilişkiye bağlı hasta sayısında artış var” açıklamasında da görmek mümkün. Eşcinsellik sadece sağlıkta değil sosyolojik, psikolojik, ailevi… hasarlara da yol açmaktadır.

Eşcinselliği alenileştirmek, yaymak ve normalleştirmek için yine mübarek Ramazan ayının 24. gününe rastlayan 19 Haziran 2017 günü eşcinsel haftası başlatılması, Ramazan Bayramının 1. gününe rastlayan 25 Haziran 2017 gününde de İstanbul’da eşcinsel yürüyüşü yapılması planlanmaktadır.

Dinimize, inancımıza, tarihimize hakaretin bir fırsat bilindiği eşcinsel haftası ve yürüyüşü ile benzeri faaliyetlere engel olunması için yetkili makamları görevlerini yapmaya davet ediyor, cesaretle gereken adımları atmalarını bekliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

15.06.2017

BİLKA (Bilge Kadın Araştırma Merkezi)