Mertlik Bozulmadan Önce...Kılıç

Mertlik Bozulmadan Önce...Kılıç
Mertlik Bozulmadan Önce...Kılıç

Tüfek icat olmadan önceki mertlik göstergesi olan kılıcın hikâyesi çok ilgimi çekiyordu. Uzun zamandır merak ediyordum, biraz daha araştırdım, bilgi aldığım kaynaklar oldu, mümkün olduğu kadar özetleyerek sizlerle paylaşmak istedim.

Tarihçesi ve günümüze uzanan hikâyelerinden kısmen yazacağım, umarım sizlerin de ilginizi çekecektir.

Kılıç, Kama, Hançer, Pala... Şekilleri, etkinlikleri ve kullanım alanlarına göre isimler alıyor. Aklımıza Japonların harakirisinde, İngiliz ve Fransızların düellosunda kullandıkları kılıç aslında en çok Türk ve İslam tarihinde savunma ve savaş aracı olarak kullanılmıştır.

Ortaçağda İran`ın efsanevi hükümdarı Cemşid`in icat ettiği yazıyor kaynaklarda. İlk demir çalışmaları bu hükümdar zamanında olmuş, kaliteli demir ısıtılıp dövülüp, uzatılıp şekil verilip çelikleştirilirdi. Aşağıyukarı bildiğimiz gibi. Bronz çalışmaylayapılmış kılıçlardan da, halen Malatya müzesinde sergilenmekte. Ortaçağda İslam kılıcı, daha çok Türk kılıcı diye adlanan eğri kılıç, yakın doğuda otaya çıkıp yaygınlaşmaya başlamış. Orta Asya`da Moğolistan`daki ve Altaylardaki heykellerinin kılıçlı olduğugörülür. Araplar da kılıca önem vermişler, Kâbe’deki hazineye hediyeler arasına kılıcı da katmışlardır.

Peygamber (AS)efendimizin, içlerinde savaş ganimetleri de olan farklı nitelikli 9 adet kılıcı vardı. İsmi `mesur` olan nakışlı ve parlak olanı babasından kalmıştı. Topkapı Sarayı Müzesinde, ikisi Peygamber (AS) Efendimize ait çok değerli 20 kadar kılıç bulunmaktadır.

Kılıç kullanmak tabiiehil olmayı, bilek gücü ve hareketlerini, talim ve ustalığı gerektiriyordu. Ortalama bir metre boyları olan bu ağır mertlik silahıyla düşmana aman vermek için, eğitim erken yaşlarda başlamalıydı.

Asıl Türk kılıcı denen eğri kılıçların en eskisi Fatih Sultan Mehmet Hana ait olup uzunluğu kabzasıyla birlikte 126.5 cm dir. Kabzasında özel kan oluğu da bulunmaktadır. Üzerinde hadisler yazan kılıçları da bulunmaktaydı. Bayezid Hanın 90 cm lik kılıcının namlusunda 4 sıra kan oluğu, sultanın adı ve zafer duası vardı. Müslümanlar ve Osmanlılar kılıca saygı göstermişlerdir. Bunda, `Cennet Kılıçların Gölgesindedir` hadisinin etkisi olduğu kabul edilir. Padişah, tahta çıkarken, `kılıç kuşanma törenleri` saray geleneklerindendir. Törenler öncesi Hazinedarbaşı, işlenmesi için kılıçları ustalara verirdi. Şehzadelerin 1582 de yapılan sünnet düğünü merasiminde Kılıççı Esnafı da yer almıştır. Kılıççı Esnafı, kılıç imali değil, kılıçların temizlenmesi, bilenmesi, paslarından arındırılması gibi işlemleri yapıyordu.

Evliya Çelebi bilgilendirmelerinden, şemsikar denilenkılıç ustalarının ticani,magribi, zivziki, tirazi denen çeşitlerde, farklı özelliklerde kılıçlar yaptıklarını öğreniyoruz. 18. yüzyıl sonlarına doğru ateşli silahların yaygınlaşmasıyla yavaş yavaş kılıç, birer askeri üniforma aksesuarına dönüşmüş, bu durum günümüze dek sürmüştür. Kılıç, silah olmanın yanı sıra çok önemli ve anlamlı hediye olarak ta değerlendirilirdi. Üzerindeki ve kabzasındaki altın-gümüş kakmalar, saadet dilekleri, kelime-i tevhid, ayet ve hadisler kişinin yansıması gibiydi. Ayrıca sahibinin şerefini de simgelerdi. Savaşta mağlup olan kumandan kılıcını, galip olan kumandana uzatırdı.

Kılıç-Kalkan ekibinin de kısaca öyküsünü yazmak isterim 😊

Osmanlının Bursa`yı ele geçirmeye çalıştığı uzun süren kuşatma döneminde, beklemekten sıkılanordudaki askerler ikişerli, üçerli veya daha kalabalık guruplara ayrılarak kılıç-kalkanlarını ritmik halde birbirlerine vurarak sesler çıkarmaya başlarlar. Devam eden bu sesler kale içindeki Bizanslıların moralini bozar. Uzun bir çarpışma olmadan 6 Nisan 1326 da Bursaalınır ve Osmanlının başkenti ilan edilir. Osmanlı ordusu Bursa`da toplanır ve artık gençler ilk askerlik eğitimini burada almaya başlarlar.Bu ritmik ve figürlü oyunlar, eğitimleri monotonluktan kurtarır. O zamandan bu zamana özel tören ve günlerde de ciddi bir şekilde Kılıç-Kalkan ekibi olarakgösterilere katılırlar.

Bunları araştırırken ben çok heyecanlandım, bazen eğlendim. Ve değerli bilgileri öğrenip bir kısmını da tazeledim. Çok kıymetli ve çok anlamlı tarihimiz var, ona sahip çıkmalıyız, geç de olsa kendimize, evlatlarımıza, nesillerimize tarihimizi unutturmamalıyız.