Zeytinyağlı Yiyemem Amann...

Zeytinyağlı Yiyemem Amann...
Zeytinyağlı Yiyemem Amann...

Bu türküyü günümüz gençliği pek bilmez. Bir nesil öncesi ve öncesi bilir, söyler, sever. Ama çoğu halk türküsünde olduğu gibi bunun da bir gerçek öyküsü var.Hayır hayır, bu öyle aşk acısı gibi nedenle yazılmamış, bu türküde `bir ülke nasıl sömürülür`ün hikayesi var.

Amerika`nın ekonomik kalkınma yardımını sevdirmek amaçlı,planlı bir türküdür.

Bursa yöresinde, kaynak kişi güfteİhsan Kaplayan`dan.Muzaffer Sarısözen tarafından bestelenmiştir.

İkinci cihan harbinden sonra Amerika, sömürüamaçlı Marshall planını devreye sokuyor. Ama bizde görünen tarafı, ekonomik destek yardım paketi.İçinde, okullarda çocuklara dağıtılmak üzere süt, çikolata, yumurta, yiyecekler, içecekler ve mısır özü yağına kadar her şey var.

Amerika, geçmişten bu zamana kadar dünyanın en büyük mısır üreticisi ülkesidir.Birikmiş yağları eritmenin yolu ticaretti. Yardımlarının şartı da, artık Türkiye, bütün yağ ihtiyacını Amerika`dan alacaktı. Hatta hemen Türkiye`ye bir margarin fabrikası kurulacaktı. Bir zeytinyağı cenneti olan Türkiye`de zeytinyağı kullanmaya alışmış olan Türk halkına margarini ve mısır özü yağını sevdirmek o kadar kolay olmayacaktı.

Önce Amerikan güdümüne girmiş dönem politikacılarına binlerce zeytin ağacını söktürüldü. Kalan ağaçlardan çıkacak yağları dolarla alacak, mısır özü yağını da lirayla satacaktı. Dahası zeytinyağına kara çalacaktı.Halkı daha da soğutmak için, zeytinyağının hasta ettiğini, kanser yaptığını yaydırdı.Oysa tam aksine, zeytinyağı şifalı, değerli, bahşedilmiş bir zenginlikti. Bu arada o meşhur türkü de hazırlanmış, dillere sakız olmaya başlamıştı;

Zeytinyağlı yiyemem aman,

Basma da fistan giyemem aman,

Senin gibi cahile,

Ben efendim diyemem aman.

Efendi, köylüydü. Giysisi basmadan, sofrası zeytinyağındandı.Zeytinyağı ve basmanın üreticisi köylüydü, halkın gözünde önce köylüyü aşağılıyordu.Şarkı tutmuş, margarin fabrikası yol almış, basma yerine Amerikan bezi ve sentetik kumaşlar kullanılmaya başlanmıştı. Amerika`nın sömürü planı tıkır tıkır yürümüştü.

30-40 yılda evlerde mısır özü yağı ve tenekelerle gelen sarı donuk bir margarin kullanılmaktaydı. Halkın sağlığıyla oynanmış,başta kalp-damar olmak üzere birçok hastalıklara esir nesil yetişmiştir.Rahmetli Hacı Yusuf Uzlu babamın, 20 kiloluk teneke kutularda Vita yağı diye bir yağ getirdiğini, annemin yemek yaparken kaşıkla o yağdan aldığını, dahası kahvaltılarda ekmeğimize sürdüğümüzühatırlıyorum.

TV lerde hala çıkarların devamı olarak zeytinyağı-margarin savaşı devam etmiyor mu? İnşallah artık topraklarımızın bize sunduğu bu değerli, şifalı zeytinyağını layık olduğu yere koyar, reklamlara aldanmayıp süslü püslü margarinleri elimizle iteriz,anlatırız, kullandırmayız.Bizim tereyağımız,zeytinyağımız o kadar değerli ki, bunun geç de olsa bilincine varmış olmamız dileğiyle...