Mahmut GÜNGÖR
Görüşme Tarihi: 19.03.2009
Özgeçmişi:
1935 yılında Kırıklı’da doğdum. 8 kardeştik, kız kardeşim İlhan genç yaşta vefat etti. Biz 4 erkek 3 kız kardeş olarak hayata devam ettik. Ben ikinci çocuktum. Beni annem ve babam dedem ile babaannemin yanına çok küçük yaşta vermişler, ben onlar ile büyüdüm. İki halam vardı ben onlar ile büyüdüm. Derslerime halamlar çalıştırırdı. Cumhuriyet İlkokulu (Okul numaram 4’tü), Ziya Paşa İlkokulu, Yapı Enstitüsü’ne 1948’de girdim 1953-1954 mezunuyum. Okuldan sonra inşaat ustası olarak çalıştım. 01.12.1957’de Kâğıthane’ye yedek subay okuluna geldim. 31.05.1958’de yedek subay olarak Sarıkamış’a gittim. 45 gün sonra Kars’a gittim. Kars’tan sonra 45 gün Göle de kaldım. 31.05.1959’da terhis oldum. 25.05.1959’da Devlet Su İşlerine girdim. Çeşitli kademelerde görev aldım. 06.06.1983’de emekli oldum. Adana’dan 18.06.1983 tarihinde İstanbul’a gelerek yerleştim. Bir süre yine özel sektörde çalıştım. 12.03.1962 de evlendim.
Özgeçmişi:
1935 yılında Kırıklı’da doğdum. 8 kardeştik, kız kardeşim İlhan genç yaşta vefat etti. Biz 4 erkek 3 kız kardeş olarak hayata devam ettik. Ben ikinci çocuktum. Beni annem ve babam dedem ile babaannemin yanına çok küçük yaşta vermişler, ben onlar ile büyüdüm. İki halam vardı ben onlar ile büyüdüm. Derslerime halamlar çalıştırırdı. Cumhuriyet İlkokulu (Okul numaram 4’tü), Ziya Paşa İlkokulu, Yapı Enstitüsü’ne 1948’de girdim 1953-1954 mezunuyum. Okuldan sonra inşaat ustası olarak çalıştım. 01.12.1957’de Kâğıthane’ye yedek subay okuluna geldim. 31.05.1958’de yedek subay olarak Sarıkamış’a gittim. 45 gün sonra Kars’a gittim. Kars’tan sonra 45 gün Göle de kaldım. 31.05.1959’da terhis oldum. 25.05.1959’da Devlet Su İşlerine girdim. Çeşitli kademelerde görev aldım. 06.06.1983’de emekli oldum. Adana’dan 18.06.1983 tarihinde İstanbul’a gelerek yerleştim. Bir süre yine özel sektörde çalıştım. 12.03.1962 de evlendim.
İlginç Veya Unutamadığı Bir Anısı:
• Atatürk’ünöldüğünü, etraftan “Atamız öldü babamız öldü” denildiğini hatırlıyorum. O zaman üç yaşındaydım.
• İkinci Cihan savaşında ekmeğimizi karne ile alırdık. Hatta defter şeklindeki nüfus kâğıdında ekmek damgaları var.
• 1941’de buzdolapları yokken Adana çok sıcak olduğundan bizde Ramazanda buz kalıbı alır onu kırıp suya koyup suyumuzu öyle içerdik.
• Delikli yüz paraya Kuruköprü’de Ali Göde’de şalgam içerdik, şalgamlar helkelerde (kova) satılırdı.
• 72 veya 73’de Kalecik baraj etüdünden dönerken Antep Kömürler’de içinde olduğumuz jip iki takla attı, kaza geçirdim. Yanımda iki şenör ve şoför vardı. Jipin tentesindeki tutucak yerdeydi elim. Parmağım kırıldı ve beş tane kaburga kemiğim kırılmıştı. Şoförün bir gözü kör oldu. Böyle büyük bir kazaydı, bir metrelik toprak yığınına denk gelip durmasa uçuruma yuvarlanıyorduk.
• Dedemin Çakıt’taki çiftliğinde evdeci (çiftliğin ahçısı) ufak fırında bir kişilik küçük ekmek yapardı. Irgatlara onu kuşluk ve öğle yemeğinin yanında yenilmek üzere götürülürdü. Seyhan Barajına katılan Çakıt Çayı var. Bunun güzün meşhur büyük ala karpuzu olur. Ayriyeten dedemin iki tane camızı vardı. Pamuklar toplanınca hararlara (büyük çuval) basılıp dedemin camız arabasıyla Adana’ya dedemin depolarına gönderilirdi. Oradan da fabrikaya giderdi.
• Askerliğimi 47. dönem yedek subay olarak yaptım. Sarıkamış’a gittik. 45 gün sonra Temmuzun 15’inde gece kar yağmış, yollar kayganlaşınca askeri araç kayarak devrilmiş. O zaman Sarıkamış’ta yaşlı sakallı bir adama sordum burada kış kaç ay diye, 13 ay olduğunu söyledi. Yaşlı adama dedim “sene 12 ay bu nasıl 13 ay” deyince, “o yıl yetiştiremedi mi ertesi yıldan bir ay borç alır” dedi.
• Kore’ye asker çıktığında sanat okulu (lise) 2. veya 3. sınıftaydım. Öğlen paydosunda radyo programında (1951-52 yılları) Kore’deki haberleri dinlerdik.
Nasihat :
• Dürüst olacaksın.
• Çalışma hayatına başladığında o işte sebat edeceksin.
• İlişkide olduğun kimselere hiçbir zarar vermeyeceksin.
• Aile terbiyesi çok önemli, aileden nasıl terbiye görür ise onu idame ettirir. Kaç yaşına gelse de o terbiye onun ile beraber gider.
Röportaj: Av. Alev Sezen
• Atatürk’ünöldüğünü, etraftan “Atamız öldü babamız öldü” denildiğini hatırlıyorum. O zaman üç yaşındaydım.
• İkinci Cihan savaşında ekmeğimizi karne ile alırdık. Hatta defter şeklindeki nüfus kâğıdında ekmek damgaları var.
• 1941’de buzdolapları yokken Adana çok sıcak olduğundan bizde Ramazanda buz kalıbı alır onu kırıp suya koyup suyumuzu öyle içerdik.
• Delikli yüz paraya Kuruköprü’de Ali Göde’de şalgam içerdik, şalgamlar helkelerde (kova) satılırdı.
• 72 veya 73’de Kalecik baraj etüdünden dönerken Antep Kömürler’de içinde olduğumuz jip iki takla attı, kaza geçirdim. Yanımda iki şenör ve şoför vardı. Jipin tentesindeki tutucak yerdeydi elim. Parmağım kırıldı ve beş tane kaburga kemiğim kırılmıştı. Şoförün bir gözü kör oldu. Böyle büyük bir kazaydı, bir metrelik toprak yığınına denk gelip durmasa uçuruma yuvarlanıyorduk.
• Dedemin Çakıt’taki çiftliğinde evdeci (çiftliğin ahçısı) ufak fırında bir kişilik küçük ekmek yapardı. Irgatlara onu kuşluk ve öğle yemeğinin yanında yenilmek üzere götürülürdü. Seyhan Barajına katılan Çakıt Çayı var. Bunun güzün meşhur büyük ala karpuzu olur. Ayriyeten dedemin iki tane camızı vardı. Pamuklar toplanınca hararlara (büyük çuval) basılıp dedemin camız arabasıyla Adana’ya dedemin depolarına gönderilirdi. Oradan da fabrikaya giderdi.
• Askerliğimi 47. dönem yedek subay olarak yaptım. Sarıkamış’a gittik. 45 gün sonra Temmuzun 15’inde gece kar yağmış, yollar kayganlaşınca askeri araç kayarak devrilmiş. O zaman Sarıkamış’ta yaşlı sakallı bir adama sordum burada kış kaç ay diye, 13 ay olduğunu söyledi. Yaşlı adama dedim “sene 12 ay bu nasıl 13 ay” deyince, “o yıl yetiştiremedi mi ertesi yıldan bir ay borç alır” dedi.
• Kore’ye asker çıktığında sanat okulu (lise) 2. veya 3. sınıftaydım. Öğlen paydosunda radyo programında (1951-52 yılları) Kore’deki haberleri dinlerdik.
Nasihat :
• Dürüst olacaksın.
• Çalışma hayatına başladığında o işte sebat edeceksin.
• İlişkide olduğun kimselere hiçbir zarar vermeyeceksin.
• Aile terbiyesi çok önemli, aileden nasıl terbiye görür ise onu idame ettirir. Kaç yaşına gelse de o terbiye onun ile beraber gider.
Röportaj: Av. Alev Sezen