Konuşmalar

Konuşmalar
Konuşmalar

İnsan, hayatın içinde yaşadıklarını belli bir süzgeçten geçirerek geriye bakarsa; şu an yaşadığı dünyanın, bir kuş kafesi gibi olduğunu hissedebilir. Çünkü insan, önceden zamanı, hakikati, ölümü, gerçeği, rüyayı ve hayallerini düşünerek anlamaya çalışıyordu. Çocukluğu ve gençliği o an için ona, geleceğe dair bilinmezliklerle dolu geliyordu. Şimdi ise hayatı, tekdüze ve birbirinin aynısı gibi geçen günlerden ibaret ve o insanın, insanı tanımak gibi bir gayesi de yok.

İnsanın hayatının bu tekdüzeliğinin nedenini, düşünceyi bırakıp yalnız konuşmaya çalışması olarak algılıyorum. Çünkü o insan düşünceye ayırması gereken zamanı, konuşmaya ayırırsa, yaşadığı hayatı anlayacak bir dile sahip olamaz. Onun kullandığı kelimeler, içinde bulunduğu zamanın kelimeleri olacaktır. Ancak düşünen insanların kelimeleri zamansızdır. Onlar, ancak tüm zamana ait bilgece sözler söyleyebilir.

Halil Cibran, “Kalbinizin ıssızlığında daha fazla kalamadığınızda, dudaklarınızla yaşamaya başlarsınız. Ses, sizin için bir eğlence, bir zaman geçirme aracı olur. Konuşmaların çoğunda, düşünce yarı yarıya katledilir. Çünkü düşünce, boşlukta uçan bir kuş gibidir; kelimelerin kafesinde kanatlarını açabilir ama uçamaz.” der.

Konuşmak isteyen insan, kendini yabancı hissettiği bu dünyada, o yabancılığını unutmak için vakit geçireceği arkadaşlar arar. Sırf eğlenmek için bir araya gelip konuşan o kadar çok insan var ki…Çünkü insan, hakikati üzerine düşünmeyi bırakınca, kendisine faydalı olmayan şeyler konuşmaya başlar. Hakikati dinlemekten bunalan o insan, iş dedikoduya gelince, insanın söylediklerine kulak kesilir. Kulağını hakikate dayayan kalpler içinse, bu dünyanın kendisi bile aslında dedikodu gibidir.

Ne zaman konuşma ihtiyacı hissetsem “Bir arkadaşınızla karşılaştığınızda, ruhunuzun dudaklarınıza doğru hareket etmesini ve dilinizi yönetmesini sağlayın.” sözü aklıma gelir. Dilimle konuşursam boş konuşacağımı bilirim. Ancak ruhumla konuşursam o sözlerimde derin anlamlar olabileceğini hissederim. İşte zaman üzerine düşünürken aklıma gelen sözler, o an şiir olup dizelere dönüşür.

Zaman bilirmiş ruhum da mı yaz
Kader bir yaz / gı / anlamışım
Zaman anlatmış kum saatinekışı
Zaman da bir an / ı / anlamışım
Düşüncem melekmiş konuşurken anlamışım
Kelimelerimde zaman yokmuş yazarken anlamışım

Yağmur damlasını yanağıma bırakıp gitmiş Melek
Haziran yok
yaz olamam yaz /an / yok
Sonbahar gözlerime karışmış
orada ol / an / yok
An bir zamansa
Olan yalnızca bir anı
Yaz / an / yok