Göz Göze Eğitim

Göz Göze Eğitim
Göz Göze Eğitim

Yaz sıcaklarından sonra yağıyor Eylül yağmurları. Nemden bunalmış şehirlerin bungun, derinden derine ağırlaşmış o sarı sıcak günlerin rehavetini dağıtmak ister gibi yağıyor yağmurlar.

Eylül’ü beklemek güzeldir. Yağmuru, umudu, yeniden dirilişe durmayı beklemek, umut etmek güzeldir.

Eylül yeni başlangıçlar için geldi dostlar. Yeni umutlar, yeni ayrılıklar, yeni dostluklar ve dünyamızın bungun sancılarını yıkamak ve tüm çaresizlikleri tarumar etmek için geldi yine…

Yağmurun toprakla buluşması, yüzümüzü aydınlatan ve yüreğimize yürüyen o toprak kokusu. Bir gün bağrına alacak ya bizi kara toprak o nedenle midir bilinmez severiz toprağı da kokusunu da… Dokunduğumuzda ellerimizden ayaklarımıza ve tüm azalarımıza yürüyen ve tüm negatif hallerimizi akıttığımız bizi rahatlatan, o mübarek toprağı ve kokusunu severiz. Değil mi ki; biz ondan geldik ve ona dönücüyüz. Topraktan yaratılmanın bir duyarlılığı vardır ya ondan mıdır toprakla hep hemhal olmak istememiz.

Her şeyi bağrında barındırır ya toprak. Tüm güzellikler baharlar geldiğinde fışkırır tüm görkemiyle. Rengârenk çiçekler, türlü türlü yemişler. Lezzetli meyveler, sebzeler mübarek ve kutlu toprağın bağrından fışkırır.

Sonra toprak her şeyi örter. Tüm kirlilikleri, tüm kokuşmuşluğu, tüm zulümleri ve tüm çürümüşlüğü örter. Böylesine muhteşem bir yapısı vardır.

Şimdi ey dostlar, toprak dedim, çiçek dedim, yemiş dedim de başlıkla ne alaka diyeceksiniz.

Yeni bir eğitim dönemi başlıyor. Okullar açılıyor. Herkeste büyük heyecanlar, kırgınlıklar, yılgınlıklar en çok da yeni umutlar. Umut hep olsun dostlar. En kötüsü karamsarlık ve umutsuzluk değil midir?

Şimdi toprak dedim ya; işte bizler de eğitimcisi, yöneticisi ve ebeveyni ile toprak gibi bereketli, toprak gibi kuşatıcı, toprak gibi örten, toprak gibi dirilten ve toprak gibi yeni filizleri, tohumları yeşerten olmalıyız.

Toprağın bağrından fışkıran nice güzellikleri görüyoruz. Bizim bağrımız da böylesine mümbit, böylesine bereketli ve coşkulu olmalı.

Başka bir çaremiz yok dostlar. Yeniden başlamak için bitirmek gerekli, yeniden başlamak için ölmek, toprak olmak gerekli.

Şimdi çocuklarımızın gözlerine bakarak, göz göze bir eğitim zamanına doğru yolcu olmalıyız.

Tüm öğretmenlerimize sesleniyordu ya yeni Milli Eğitim Bakanımız: Öğretmen, çocuğun hakkını koruyan kişidir. Çocuğun hayatına dokunmak, onunla her gün göz göze gelmek, onun hayatında çocuk diliyle söylersek, kocaman yer sahibi olmak. İşte öğretmenlik dediğimiz tam da böyle bir şey. Hükmedici bir öğretmen olmak yerine kolaylaştırıcı bir rehber olarak, öğretmeyi tercih edin.

Göz göze gelmekten bahsediyor Bakan Ziya Selçuk. Göz göze eğitim, yürek yüreğe eğitimdir aslında. Yürekten öze, oradan çocuğun tüm dünyasına dokunmaktır.

Yüreklere dokunan, çocuğun sancılarını kavramış, onun yoksunluklarını keşfetmiş öğretmenler olmalı tıpkı toprak gibi. Verimli, kuşatıcı, saran, onaran.

Yargılayan, sorgulayan, suçlayan değil, yakınlaşan, dildaş olan, derman olan dost yürekli, duyarlı her anlamda çare olan eğitimcilere ihtiyacımız var.

Gençliğimize dönüp bakalım dostlar.

Kafeleri dolduranlara, madde bağımlısı olarak köprü altlarında çürüyen fidanlara, esrar ve eroin tuzağından kendini kurtaramayan körpelere, fuhuş bataklığında gençliğinin baharını söndürenlere dönüp bakalım.

Onlar bizim evlatlarımız, bu toprakların evlatları. Çok geç olmadan, evden, aileden uzaklaşan bu yavrulara belki göz göze geldiği, yürek yüreğe yakınlaştığı, bir öğretmeni çare olur, derman olur.

Okullarımızda, eğitim yuvalarında bulunmanın şuuruyla, bu anları anlamlı hale getirelim ki bizim için zorunluluk, sadece para kazanma yerleri olmasın.

Erdemlerle kuşanmış, ahlaki olgunluğu yaşayan, her anlamda sorumluluk sahibi bireyler bizim ellerimizden hayat bulabilir. Bu çok zor değil. Sadece eğitimle beraber, sahip olduğumuz muhteşem değerlerimizi çocuklarımıza gençlerimize aktarmasını bilelim. Onların rüyalarına, yarınlarına umut olup, onların yüreklerine akalım ve onlarla dost ve yaren olarak, önder ve örnek olalım.

Bu çok zor değil dostlarım, sevgili öğretmenlerim. Ailesinden, toplumdan, kendinden ve her şeyden uzaklaşmış bir garip kuşa yuva olmak, umut olmak, onu yeşertmek, zor değil. Sizin dalınıza konmuş garip ve mahzun kuşları ne olur ürkütmeyin.

Yeni öğretim yılımız, Eylül’le gelen yağmurlarımız, ikindi serinliklerimiz, çocuk cıvıltıları ile dolan bahçelerimiz var hamdolsun.

Rabbim yeni öğretim yılını hayırlı eylesin efendim ülkem için…