Zaman
Dünyada iki şey olmasa gerçeklik diye bir şey olmazdı. Biri zaman diğeri de mekân. Zamanın olduğu yerde mekân da olmak zorunda; yoksa zamanı, hafızama aktarabilmem de mümkün değil. İşte bunu bana hissettiren hafızamdaki görüntüler; hafızam ise bir kısmı kayıp, bir kısmı ise şu anımı çağrıştıran bir tekrarlama halinde, beynimin kıvrımlarında saklanıyor. Hafızam olmasaydı zamanı bilmeme imkân olmadığını anlıyorum.
Zaman, üzerine en çok düşündüğüm kavramlardan biri; zaman üzerine düşünürken, sadece yaşadığım anı değil, sonsuzluğu ruhumla ilişkilendiriyorum. Çünkü zamanın bilgisi değil, ruhu ilgilendiriyor beni, şu an bu yazıyı yazarken dahi kayıp giden zamanımı dahi kaybetmek istemiyorum. Hayatı yaşıyorsam; o zamanda bu hayatım, boşuna yaşanmamalı…
Yaşadığımız şu zamanda, çoğumuz internet sayesinde, sürekli bir bilgi akışına maruz kalıyoruz. Ancak aklımızda kalan sadece kuru bilgiler; ancak bu bilgiler ne yazık ki bizi düşünmeye de sevk etmiyor. Düşüncenin olmadığı yerde bilgi birikmesi yaşıyoruz. Ancak bu bilgiler üzerine, düşünce inşa etmediğimiz için, hangi zamandayız bunu bile kavrayamıyoruz. Evet, zaman çok hızlı geçiyor ve kayıp zamanlarımız işte böyle oluşuyor.
Zaman üzerine düşündüğüm her şey, kalemimde gizleniyor. Zaman kâtibi çözseydi eğer; kâtip, yalanları ortaya çıkaran tüm gerçekleri, gökyüzüne yazacaktı. Yalan asla yeryüzüne çıkamayacaktı.
Zamanın elleri olsaydı eğer; kalem kâğıda uzanıp sırrını aşikâr edemeyecekti. Zamanın elleri insanın yüzüne dokunacak ve onun yüzüne vuran gerçek, onun aynasına zuhur edecekti.
Zamanın ruhu olsaydı eğer; o ruh bize sonsuzluğunu gösterecekti. Tüm zamanların kelimelerini, ilham veren melekler yeryüzünde görünecekti.
Zamanı anlamak için, hep zamanda kaybolmak istemişimdir. Benimle tanışanlar, beni zamanın içinde ararken; hangi anda kaybolduğumu bilemeyecekti. Ben o anda ruhumu bulurken, insanlar beni kaybettiğini zannedecekti. Ölüm de böyle bir şey galiba; herkes seni kaybettiğini söylerken, kendini bulduğun zamandı aslında ölüm.
Zamanı, ruhumdan daha iyi tanıyorum. O bana sonumdan sonsuzluğumu gösterdi. Kalem bu sırrı kâğıda vermesin diye zaman, yüreğimi de aklıma emanet etti. Aklım ise yüreğime veriyor tüm varlığımı. Sabahın ışıkları ile aydınlanmadan gökyüzü, yüreğime verilen yangınları soruyorum kendime.
Orada vav gibi olan insandı. Elif gibi olan kalemdi. Kalem yazmasaydı eğer an / ı bilen zamanın kâtibiydi.
Zaman bir an ise, o an geleceğindir.
Aşk varsa yüreğinde, zaman kâtibi sensin.
Zaman üzerine düşünürken zamanım geçiyor ve ben yukarıdaki satırları yazmış oluyorum. Daha fazlasını ise kaleme değil yüreğime nakşediyorum.