Yeni Bir Fırsat
...Hayatta bedelsiz elde edilen ne var?
Bir giysi, ayakkabı, yiyecek, ev, araba yani yaşamsal ve barınma ihtiyaçlarımız için ne varsa, hepsinin bedelini, ederi kadar öder alırız.
Çalıştığınız ve bir şeyler üreterek sattığınızda da muhakkak her şeyin karşılık bir bedeli var.
İşte yasadığımız hayatın da bizden beklentileri var.
"Dünya ya, ülkesine, milletine, topluma, ailesine, karşı sorumlu ve bilinçli olmak, Allah'a ve insanlığa karsı olan görevleri bizden beklenildiği, istenildiği şekilde yerine getirmek."
Yaptık mı?
Ya da ne kadarını yapmaya, çalışmak için gayret sarf ettik.
Başarabildik mi…?
Hayatlarımız öyle bir hale geldi ki, sabahları isteksiz şekilde kalkıp işlerimize, okullarımıza gitmeye hazırlanır olduk.
Sosyal hayatın ve teknolojinin bize sunduğu her şeyi sonuna kadar tüketen, ne alsak ne yapsak tatmin olamadığımız ve keyif alamadığımız bireylere dönüştük.
Birbirimizi acımasızca üzüp, incitip yaralayanların çoğunlukta olduğu kişiler olduk.
Her şeyden şikâyet ettik, zulmü görmezden geldik veya umursamadık.
Haksızlıklara sustuk, "başkaları ne yaşıyorsa yaşasın bize ne, bizler mutlu ve iyi değilsek onlar da olmasın bencilliğine tutulduk belki de… "
Yaradan'ın bize bedelsiz hediye ettiği ömrün, zamanın, hayatın güzelim tabiatın (güneşin, yağmurun, kelebeğin, ağacın, çiçeğin, dağın, ormanın) kıymetini bilemedik…
Yanımızdakilerin değerini bize bedelsiz verilmelerinin güzelliğini anlayamadık.
Ta ki aniden bir şey olup hayatlarımız, işimiz, okulumuz ve özgürce yapabildiğimiz her şey bir anda durup bunlardan tamamen mahrum kalana kadar
Beğenmediğimiz şikayet ettiğimiz o hayat bir an da durdu.
Tüm dünya da korku, panik ve bilinmezliklerde dolu günler başladı.
Sebebi...
Gözle görülemeyen, bilinmeyen daha önce hiç karşılaşılmayan bir virüs tüm dünyayı etkisine aldı.
İnsanlar, birbirinden korkar çekinir hale geldi bir anda. Alışmadığımız bilmediğimiz bir hayatın içinde bulduk kendimizi. İnsanlardan yakınlarımızdan uzaklaştık.
Ciddi kayıplar yaşanmaya başladı. İbadetlerimizi sadece evlerimizde yapabilir, İşlerimize okullarımıza gidemez olduk.
Tabiattan, sosyal hayattan, bize sıradan gelen her şeyden bir anda tamamen mahrum kaldık.
İlahi güç bize artık yeter ! Durun ! Haddinizi bilin ! dedi.
Bir anda anladık ki, işimizin, okulumuzun, gördüğümüz insanların, güneşin, rüzgârın, gökyüzünün, kuşların, temiz havanın, ağaçların, yürüdüğümüz yolun, soluduğumuz havanın, sağlığın, ailemizin ve tüm dünyanın her şeyin inanılmayacak kadar değerli olduğunu hissettik.
Karantina da korkarak beklediğimiz birkaç aydan sonra, hoyratça kullandığımız dünyanın, tabiatın ve içinde yasayan diğer canlıların kendine geldiğini, düzeldiğini ve kendini yenilediğini gördük.
Biz insanların ortadan çekilmesiyle kendini toparlama fırsatı bulan bir dünya ve tabiat bulduk.
Utandık! Kendimize, dünyaya ve canlılara yaptıklarımızdan
Yüce Yaradan gözle görülemeyen bir virüsle bize yeniden uyanma fırsatı verdi.
İkinci bir şans tanıdı.
Hayatın, bir nefesin, yapabildiğimiz her şeyin ne kadar değerli, kaybedildiğinde ise bir daha böyle bir fırsatımızın olmayacağını gördük.
Belki de son şansımız bu. Başka bir telafi olmayacak...
Bize Yüce Yaradan tarafından bahşedilen her şeyin değerini ve kıymetini hep bilelim.
Sonuna kadar şükredelim.
Tefekkürü hiç bırakmayalım.
Allah'ın bizden beklediklerini layığı ile yapalım bundan sonra…
Bize bahşedileni sevgiyle kucaklayalım.
Belki de bu gerçekten son şansımız.
Ne olur değerini bilelim.