Özgecan Yasası ve Benzeri Kanun Teklifleri
KAMUOYUNA DUYURU
Konu : Özgecan yasası ve benzeri kanun teklifleri hakkında.
Öldürülenin cinsiyeti ne olursa olsun cinayetlere karşıyız! İnancımıza göre “bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir”. Biz insan hakları bağlamında bir yaklaşımla cinsiyet ayrımı yapmaksızın, cinayet cinayettir anlayışıyla, cinayetlerin her türüne ve tamamına karşıyız.
İstatistikî olarak cinayetler ile ilgili sağlıklı veriler yoktur. Ülkemiz ile ilgili ulusal ve uluslararası kaynaklarda çok farklı rakamlar belirtilmektedir. Bu nedenle rakamlar hep “resmi olmayan rakamlara göre” ibaresi ile açıklanmaktadır. Rakamlar ne kadar farklı da olsa kadın cinayetlerinin toplam cinayetlere oranının %20 civarlarında olduğu görülmektedir. Batıda ise bu oran Türkiye’nin 1,5 katı olup %30 civarlarına çıkmaktadır.
Tüm cinayetlerde olduğu gibi kadın cinayetlerinde de katil profili değişiklik göstermektedir. Katil erkek olabildiği gibi kadın da olabilmektedir. Erkek katilin intihar ettiği durumlar olduğu gibi, bebeğini, çocuklarını öldüren kadınlarda bulunmaktadır. Hiçbir cinayet diğerinden daha önemsiz değildir. Cinayetlerin olumsuz etkileri sadece maktulü ve katili değil başta aileleri olmak üzere suya atılan bir taşın dalgaları gibi bütün toplumu ve insanlığı da kapsamaktadır.
Hunharca katledilen Özgecan Aslan cinayeti üzerinden verilen kanun tasarıları sürekli gündemimizde tutulmak istenmektedir. “Özgecan Yasası” olarak adlandırılan bu tasarılar ile Türk Ceza Kanunundaki cinayet maddesi değiştirilerek, kadınlara karşı işlenen cinayetlerde haksız tahrik ve iyi hal indirimi gibi tüm indirimler kaldırılarak sadece eski kanundaki idama karşılık gelen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi istenmektedir.
Öncelikli olarak bu tasarılara “Özgecan” ismi verilerek bir algı operasyonu yürütülmektedir. Tasarıya destek verenler bu cinayeti onaylamıyor, karşı çıkanlar ise sanki bu insanlık dışı eylemi tasvip ediyormuş gibi bir algı oluşturulmak istenilmektedir.
Tüm cinayetlere karşı olduğumuz gibi hukuku ve değer yargılarımızı katledip toplumsal dengelerimizi sarsacak, ülkemizi bir takım mihrakların isteğine göre şekillendirecek toplum mühendisliğinin eseri olan bu tasarıya karşı olduğumuz gibi bu doğrultudaki tüm tasarılara da karşıyız.
Cinayetleri erkek veya kadın cinayeti olarak ayırmanın hiçbir hukuki, mantıki ya da insani açıklaması yoktur. Cinayetleri maktulün cinsiyetine göre değerlendirip birini diğerinden önemli saymak sağlıklı bir düşünce tarzı da değildir.
Haksız tahrik ve iyi hal indirimi ile kanun önünde eşitlik ilkesi evrensel hukuk kurallarındandır.
İndirim maddelerinin uygulanmasında hâkimlerin hepsinin hatalı davrandığını söylemek geniş bir hayat ve mesleki tecrübeye sahip hâkimlere karşı haksızlıktır. Hâkimler adil karar vermekle yükümlüdürler. Bunun için karar verirken objektif unsurların yanı sıra sübjektif unsurları da dikkate almak zorundadırlar. Bu konuda isabet kaydetmeyen hâkimler var ise onlar için ayrı bir yol takip edilmeli, vasıflarını yükseltmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır.
Maktul kadın ise tüm indirim maddelerini devre dışı bırakıp sadece idama eşdeğer ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini istemek aklın dışında olduğu gibi adaletinde dışındadır. Böyle bir yaklaşım ve uygulama hâkimleri birer karar otomatına indirgeyip robotlaştırmaktır.
Sadece cezalar artırılarak suçlar önlenemez! Şiddet ve cinsel suçlarda cezalar artırıldığı halde nasıl ki bu suçlar önlenememiş hatta daha da artmış ise yine sadece cezalar arttırılarak cinayetleri önlemek de mümkün değildir. Aileyi koruyucu tedbirler almadıkça, ahlak ve maneviyat yükseltilmedikçe sadece ceza artırımı ile suçların önüne geçilemez! Zaten bu uygulamada da defalarca görülmüş ve ispatlanmış bir olgudur.
Eğer Ceza Kanununda takdiri indirim ile ilgili bir değişiklik yapılacaksa cinsiyet ayrımı gözetmeksizin bunun gerekliliği tartışılmalı, lüzumu halinde kadın erkek herkesi kapsayacak şekilde değişiklik yapılmalıdır. Aksi halde mezkûr tasarının kabulü, iddia edildiği gibi pozitif ayrımcılık olmayacak, tüm hukuk ilkelerini yerle bir eden, çifte standardı resmileştiren, gerçek bir ayrımcılığa sebep olacaktır. Böylece kadınlara ayrı ceza hukuku, erkeklere ayrı ceza hukuku gibi bir garabet de ortaya çıkacaktır.
Hukukun amacı adaleti sağlamaktır. Hukuk ile kanun birbirinden farklıdır. Her kanun adaleti sağlamaz. Adaleti sağlamayan kanunlar vicdanlarda yer bulamadığı gibi toplumsal ve kültürel yapıyı da bozar ve parçalar. Karar mercileri günübirlik popülist yaklaşımlar yerine milli ve manevi değerlerimiz doğrultusunda, toplumun gerçek ihtiyaçlarına cevap veren, uzun vadeli politikalar belirlemek zorundadırlar. Bu meyanda;
- medya organlarını bir takım mihrakların amacına hizmet eden yönlendirmeler yapmak yerine sorumlu yayıncılık anlayışı içerisinde, toplumsal bütünlüğümüzü güçlendirecek yayınlar yapmaya;
- yasama ve yürütme organlarımızı da açık ya da kapalı her türlü baskı ve tehdide boyun eğmeksizin, inanç ve tarihimize yaraşır, milletimizin büyüklüğüne yakışır vakar ve ciddiyet içerisinde, görevlerini milli menfaatlerimiz doğrultusunda yapmaya davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
06.04.2016
BİLKA (Bilge Kadın Araştırma Merkezi)