Uyuşturucu
KAMUOYUNA DUYURU
Konu:Uyuşturucu hakkında.
Milletimizi yıkmak, ülkemizi ele geçirmek isteyen mihraklar bir yandan özellikle gençliğimize yönelik müstehcenlik dozu yüksek filmler, diziler, TV programları, bilgisayar oyunları ve uygulamalarını devreye sokarken diğer yandan sigara, alkol, müzik, ekran ve uyuşturucu bağımlılığını da körüklüyorlar. Planlı ve sistemli çalışmalar sonucu maneviyat ve inanç değerlerinden uzaklaştırılan gençlik, proje sahiplerinin istediği kıvama getirilerek onların istediği kalıplara dökülmekte ve yine onların istedikleri yönlere itilmektedir.
Bu mihraklar emellerine ulaşmak, gençliği etkisiz ve tepkisiz hale getirmek için son yıllarda özellikle uyuşturucuyu da yoğun bir şekilde kullanıyorlar. Maneviyattan uzaklaştırılmış, maddiyatçılık aşılanmış gençlerin bunlara tevessül etmesi hiç de zor olmuyor.
Kendilerinden başkasını insan olarak görmeyen ırkçı emperyalistler için hedefe giden her yol mubahtır.Savaşlarda tecavüzü bir savaş silahı haline getirdikleri gibi uyuşturucuyu da bu maksatla kullanıyorlar.Ele geçirmek istedikleri ülkelerin halkını, özellikle de gençliğini uyuşturucu bağımlılığına sürükleyerek etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. Afganistan’da uyguladıkları bu taktiği Filistin’de de uyguluyorlar. Filistinli gençleri uyuşturucu bağımlısı yapmak için yoğun gayret sarf ediyor, bedava uyuşturucu dağıtıyorlar.
Ülkemizdeki uyuşturucu kullanımı ve bağımlı sayısındaki patlama sadece uyuşturucu tacirleri veya uyuşturucu ticaretinden beslenen mafya/terör örgütleri ile açıklanamaz.Artık uyuşturucunun tonlarla ifade edilen miktarlarda yakalanması, adım başı her yaştan ve her kesimden kadın erkek bağımlılarla karşılaşılması, kullanma yaşının 9’a kadar düşmesi, öğretmen ve polislerin bile bu kirli ticarete dâhil edilmesi, ilanla torbacı aranacak kadar pervasız olunması, cips, döner, bisküvi, oyun hamuru, baston… her şeyin içinden uyuşturucu çıkması, karadan-denizden-havadan ülkemize adeta uyuşturucu yağması sıradan uyuşturucu tacirlerinin, mafya/terör çetelerinin çaplarının çok üzerinde bir olaydır. Ülkemize dost, müttefik, stratejik ortak görünen devletler tarafından resmen ilan edilmemiş çirkin, sinsi ve derin bir gayrinizami savaşla karşı karşıya bulunuyoruz. Uyuşturucu düşman işgalinin bir ön adımıdır. Mücadele buna göre yürütülmelidir. Hain, ajan ve işbirlikçilere hak ettikleri muamele tereddütsüz yapılmalıdır.
Eskimiş resmi verilere göre ülkemizde 1.300.000 uyuşturucu kullanıcısı bulunmaktadır. Veriler güncellendiğinde bu rakamın çok ötelerine ulaşılacağı aşikârdır. Uyuşturucu sebebiyle bu güne kadar binlerce insan ölmüş, yüzbinlerce bağımlı tedavi görmüştür. Bağımlılığın kişisel/toplumsal; maddi/manevi sonuçları çok ağırdır. Kişiler yıkılmakta, aileler parçalanmakta, toplumda huzur ve güven kalmamaktadır. Ruh ve beden sağlığının bozulmasına, insanı insanlıktan çıkarmaya, intihara kadar varan bunalımlara sebep olan uyuşturucu ayrıca insanları -özellikle gençleri- suça iterek toplum yapısının bozulmasına da yol açmaktadır. Sağlıklı ve bilinçli nesillerin yetişmesine engel olarak bu yönü ile de toplumlar üzerinde yıkıcı bir etki icra etmektedir.
Uyuşturucuyla mücadelenin bağımlıya, ailesine ve Devlete ekonomik yönden de faturası çok ağırdır. İşgücü ve üretim kaybının dışında eğitim, önleme ve tedavi harcamalarına dahi milyarlarca lira harcanmaktadır.
Uyuşturucu ülkeler üzerinde sosyal, kültürel ve ekonomik yönden sel, kasırga, deprem gibi tabii afetler ile nükleer silahlardan daha yıkıcı sonuçlara yol açmaktadır.
Uyuşturucu maddelerin sadece kullanım yaşı değil ölüm yaşı da düşmüştür. Resmi kayıtlara göre 2007’den bu yana 2.148 kişi uyuşturucu bağımlılığı sebebiyle ölmüştür. Değişik nedenlerle ölüm sebebi kayıtlarda farklı gösterilen uyuşturucu bağımlıları da hesaba katıldığında gerçek rakam bu sayının kat kat üzerindedir. Yine resmi rakamlara göre 2014-2016 arasındaki 3 yılda 680.575 kişi uyuşturucu tedavisi görmüştür.
Uyuşturucuyla mücadeleye yeri geldiğinde halk da doğrudan katılmaktadır.Her konuda olduğu gibi devlet-millet işbirliği uyuşturucu ile mücadelede de çok önemlidir.Uyuşturucu cezalarının artırılması, Diyanetle işbirliği yapılması, narkotimlerin kurulması, bakanlıkların çalışmaları, kurumların yoğun bir işbirliği içerisinde mücadele etmesi bu konuda devletin hassasiyetini ve ciddiyetini göstermektedir.
2014 yılında kurulan “Uyuşturucu ile Mücadele Yüksek Kurulu” tüm bağımlılıklarla aynı çatı altında tek elden mücadele edilebilmesi için “Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu” haline getirilmiştir. Kurulun arzulanan sonuçları alabilmesi için devlet-millet işbirliğiyle topyekûn mücadeleye hız vermesi, mücadeleye halkın azami ölçüde katılımını sağlaması, bürokratik engeller ve cezai yaptırımlarla halkın yolunu kesmek yerine önünü açması hayati öneme sahip unsurlardır.
SEBEPLER
İnsanları -soykırımla eşdeğerde korkunç sonuçları olan- bu maddeleri kullanmaya iten sebepler nelerdir? Özellikle gençleri bile bile ölüme kadar götüren uyuşturucunun yayılmasındaki etkenler;
- Ahlaki değerlerin zayıflaması,
- Yaşayışa yansımayan, vicdanlarda karşılığı bulunmayan, kuru sözlerden ibaret bir manevi anlayış. İçselleştirilmiş, insanın hayatına yön veren manevi değerler eğitiminin olmayışı,
- Kişisel ve ailevi sorunlar, kaygılar,
- Çocukluk döneminde fiziksel ve duygusal şiddet, ihmal ve cinsel istismara maruz kalma,
- İnternet, TV, sinema, gazete, dergiler gibi medyanın zararlı yayınları,
- Eğlence,
- Cehaletten ve şuursuzluktan kaynaklanan merak,
- Özenti,
- Arkadaş etkisi,
- Aile ve çevre etkisi, olarak sıralanabilir. Araştırmalara göre; uyuşturucu madde kullananların %78’i ailesi ile birlikte yaşamaktadır. Bu sonuç aile faktörünün önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.
ÇÖZÜM TEKLİFLERİ
- Son derece derin ve yıkıcı bir mesele olan uyuşturucu meselesinin çözümü başta devlet olmak üzere bireyler, aileler, STK lar, üniversiteler gibi toplumun tüm birimlerinin yapıcı, samimi ve fedakârca işbirliği ile ortadan kaldırılabilecek bir olgudur. Gençler manevi boşluklarını, uyuşturucu madde, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıklar ile doldurmaktadırlar. Bu konuda aileye ve devlete büyük görevler düşmektedir.
- Toplum içerisinde yaşayan her fert kendisine ve topluma yönelik tüm tehdit ve tehlikelere karşı şuurlu, bilgili ve uyanık olmak zorundadır. Herkes kendi zaaf ve tutkularını kontrol edebilecek irade yönetimi becerisine sahip olmalıdır.
- Aile, çocukların özgüvenlerini kazanmasına yardımcı olmalı, sevgi konusunda onlara cömert davranmalıdır. Ailede tatmin edilemeyen duygular, çocukları farklı doyum yolları aramaya iten en büyük etkendir.
- Çocuklar karakter gelişiminde çevrelerindeki en yakın insanları model olarak alırlar. Anne ve babalar hem kendi davranışlarına hem de çevrelerindeki insanların davranışlarına dikkat etmeli, onları kötü yola sevk edecek arkadaşlardan ve kötü örnek olacak insanlardan uzak tutmalıdırlar.
- Ebeveynlerin büyük yanlışlarından birisi de “biz sıkıntılar gördük çocuklarımız bunları yaşamasın” anlayışıdır. İnsanlar geçmişlerinde yaşadıkları maddi sıkıntıları çocukları da yaşamasın isterken çocukları başka sıkıntılara sokmaktadırlar. Kontrolsüz sevgi verilmesi sonucu çocuklar sevgide adeta boğulmaktadırlar. Bu şekilde çocukların nerede ise tüm sıkıntıları bertaraf edilmekte, her adıma ödüller konulmaktadır. Çocuklara evde ayrı çalışma odası öngören eğitim anlayışı terkedilmelidir. Çocukların ayrı çalışma odaları iptal edilmeli, masa ve bilgisayar oturma odasının ortasına konulmalıdır. Çocuklara hazların peşinde bencil bir hayat empoze eden, kendisinden başka kimseyi düşünmeyen, sorumsuz, keyif düşkünü insanlar yetiştiren eğitim anlayışından derhal vazgeçilmelidir. Çocuklara gerçek mutluluğu tadabilecekleri, çap ve kapasitelerine uygun, işe yarama duygularını tatmin eden, fonksiyonel olmalarını sağlayan “üretici olabilecekleri” görev, yetki ve sorumluluklar verilmelidir.
- Aileler bebeklikten başlayarak çocukları ile iletişim kurmalı milli, manevi ve ahlaki değerleri onlara öğretmelidirler. Devlet de değerlerine sahip nesiller yetiştirmek için düzenlemeler yapmalı, bu konuya ciddi bir şekilde eğilmelidir. Ahlakın, kişisel değerlerin güçlendirilmesi için gereken manevi eğitim verilmelidir.
- Ebeveynler, uyuşturucu madde kullanan çocukları ile iletişim kurma konusunda devlet ve gönüllü kuruşlar tarafından eğitilip bilinçlendirilmelidir. Bu konuda her türlü vasıtadan faydalanarak eğitimler verilmeli, seminerler düzenlenmelidir. Yetişmiş, iyi eğitimli, kişiliği gelişmiş gençler/insanlar en büyük zenginliktir.
- Uyuşturucu madde kullanan insanların toplumdan arındırılması mümkün değildir. Herkesin sabırla elinden geleni yapması ve onları dışlamak yerine destek olması gerekmektedir. Amaç uyuşturucu madde kullanan insanları bu alışkanlıklarından vazgeçirmek ve faydalı bir birey olarak tekrar topluma kazandırmaktır.
- Yazılı, görsel, işitsel tüm medya organlarının ilkeli ve sorumlu bir yayıncılık anlayışı içerisinde hareket etmeleri gerekmektedir.
- Televizyon yayınlarının da çocuğun karakter oluşumu ve davranışlarında büyük etkisi bulunmaktadır. Televizyon, (0-3) yaş arası çocukların konuşma yeteneğinin gerilemesine, (7-12) yaşındakilerin ise televizyondaki karakterlerle özdeşim kurmasına neden olmaktadır. Çocuklar televizyondan mümkün mertebe uzak tutulmalıdır. Çocukları televizyon seyrederken ebeveynler denetleyici rolünü üstlenmelidirler.
- Uyuşturucu kullanan meşhur veya zenginlerin davaları, hapis süreçleri basında özendirir bir şekilde verilmektedir. Bu kimseler birer kahraman, yaptıkları da bir meziyet gibi sunulmaktadır. Nerede ise gündemden hiç düşürülmeden hapse girdiklerinde adeta yolları gözlenmekte, adliye ve hapishane sürecinin her anı (giriş, kalış, çıkış) ayrı ayrı haber yapılmaktadır.
- Diziler ve yanlış rol modeller özellikle gençler üzerinde yıkıcı bir etki meydana getirmektedir. Bu yıkıcı etkiler dizilerin, filmlerin sadece içerikleri ile değil isimleri ile de pekiştirilmektedir. Cinayeti, hırsızlığı, ahlaksızlığı normalleştiren ve hatta körükleyen dizi isimleri ve dizilerden vazgeçilmelidir.
- Yayın ve filmlerde dili ve kültürü bozan, yozlaştıran sözlere ve sahnelere yer verilmemelidir. (Yemek yemek yerine yemeği gömmek tabiri gibi.)
- Taleple etkin bir mücadele yürütülmeli ve talebin kısılması hatta ortadan kalkması sağlanmalıdır. Bu meyanda;
*Devletlerarasında küresel bir işbirliği yapılmalıdır. Uluslararası uyuşturucu ile mücadelede devletler ciddi ve samimi olmalı, el altından bir takım bölgelerde bu ticaretin yürütülmesine destek olmamalıdırlar. Uyuşturucuya ulaşımın güçleştirilmesi ve uyuşturucu tacirlerinin takibi hususunda uluslararası işbirliğinin arttırılması gerekmektedir. Uluslararası uyuşturucu trafiğinin cereyan ettiği bölgeler sıkı kontrol altına alınmalı, bu yollar kapatılmalıdır.
*Uyuşturucu ticareti sebebiyle Türkiye’nin en zengin ilçelerinden birisi Tatvan’dır. Ağrı’nın, Şırnak’ın ıssız dağ başlarında hangi tesislerde morfin eroine çevrilmektedir? Bu imalatlarda kullanılan onlarca tonlarla ifade edilen büyük tonajlı kimyasallar nerelerden temin edilmektedir? Ancak kamyonlarla, tırlarla taşınabilecek boyutlardaki malzemeler dağ başlarına, ücra köşelere nasıl taşınmaktadır? Yakalanan bu malzemelerin ambalajı yok mudur? Nerenin imalatı olduğu (İng. ABD, İsrail…) neden açıklanmamaktadır? Devlet uyuşturucu imalatında kullanabilecek kimyasalların üretim, dağıtım ve satışını kontrol altına alacak uluslararası faaliyetler için acilen harekete geçmelidir. Bu gerçekleştiğinde Türkiye, Afganistan, İran… Her yerde büyük çaplı imalat bitecek, uyuşturucu bu kadar yaygın olmaktan çıkacaktır.
- Uyuşturucu aleyhindeki çalışmalar merakı uyandırmadan sadece bilgilendirme amaçlı yapılmalıdır. Alınacak tedbirler merakı tahrik etmeksizin, özendirme olmaksızın bilgilendirme ve önleme amaçlı yapılmalıdır.
- Dini olarak sağlam bir bilgi zemini oluşturulmalıdır. Ülkemizde dini bilgiler yaptırım gücünden uzaktır. Tasavvufi ahlak ve dini yönelim ile uyuşturucu ve diğer zararlı alışkanlıkları bırakan insanlar bulunmaktadır. Dinin istediği dini yaklaşım sağlanmalıdır. Sadece kötülükler ve zararlı alışkanlıklar değil ucu kötülüklere çıkan yollar da kapatılmalıdır.
- İyi bir zemin etüdü yapılmalı, genel toptancı yaklaşımlar yerine bireylerin ihtiyacına cevap verecek hizmetler kendilerine götürülmelidir. Belediyelerin zemin ve çevre durumuna göre mahalle mahalle hatta sokak sokak imar planı düzenlemeleri gibi, kişinin ölçülerine tam uyan ısmarlama kıyafetler gibi alınacak tedbirler de insanların ihtiyaçlarına bu şekilde cevap vermelidir. Standart kurallar kişiselleştirilmeli ve kişilere uyarlanmalıdır.
- Ölçemediğini bilemezsin, ölçemediğin veriyi/olguyu değerlendiremezsin. Hem bilemezsin hem değerlendiremezsin. Risk grubunda yer alan işsizler, çocuk işçiler, göçmenler, mülteciler… arasındaki uyuşturucu bağımlılığının durumunu ortaya çıkaracak araştırılmalar yapılmalıdır. Uyuşturucuyu kimler kullanmaktadır? Ailenin kültür seviyesinin önemi nedir? Kullanıcılar/satıcılar hakkında; normal lise - imam hatip lisesi - özel lise - fen lisesi / apartman - müstakil bina / zengin - fakir / eğitimli - eğitimsiz / işsiz - çalışan / gecekondu bölgesi - diğer bölge / dindar bölgesi - diğer bölge gibi çok iyi bir alt yapı araştırması yapılmalı, çok sağlam istatistiki çalışmalar yürütülmelidir.
- Satıcılar genellikle ötekileştirilmiş, dışlanmış, şehrin varoşlarında, gettolarında yaşayan kişilerden oluşmaktadır. Uyuşturucu satıcısı olarak kullanılan insanlarımızın nerede ise tamamı göç edenler ya da Romanlardan meydana gelmektedir. Anadolu’da il ve ilçelerde de durum farklı değildir. Ötekileştirilen, terkedilen insanlarımız bu sebeple bu hale düşmüşlerdir. Kentsel dönüşüm projeleri, meslek edindirme kursları gibi uygulamalarla bu gettolar ortadan kaldırılmalıdır.
- Uyuşturucu ile mücadelede devlet gerçekten samimi ve iyiniyetli olmasına rağmen kullandığı yöntemler yanlıştır.
*Uyuşturucu ile mücadele görünümlü iş olsun diye yapılan, faydasız, gereksiz projelere milyonlarca dolar harcanmaktadır. Bu kaynaklar işe yarayacak, lüzum eden yerlere harcanmalıdır. Misal olarak İstanbul’da tedavi için 153 yatak bulunmaktadır. Bu rakam İstanbul’a yetmediği gibi Türkiye’nin her yerinden de talep gelmektedir. Kaynaklar rasyonel şekilde kullanılmalıdır.
*Uyuşturucu ile mücadele geçim vasıtası olmaktan çıkarılmalıdır. Mücadele için ayrılan ödenekler bir takım kişi ve kuruluşların geçim vasıtası haline gelmiştir. Bu işi meslek edinenler hiçbir etkisi olmayan gösterişli/pahalı davet ve toplantıları bir mücadele gibi sunmaktadırlar. Bu işten beslenen, bu işi geçim vasıtası haline getirenler düzenledikleri gösterişli, şatafatlı fakat lüzumsuz toplantıları medyada para karşılığı haber de yaptırarak sanki etkili bir mücadele yürütüyorlarmış havası vermektedirler.
*Bataklığı kurutmak yerine sonuca hemen hemen hiçbir tesiri olmayan çok pahalı ve beyhude projelerle uğraşılmaktadır. Bir kısım devlet organları rutin toplantılar yapıp yasak savmaya çalışmaktadır.
*Ödenekler sözde projelerle birtakım yerlere dağıtılmaksızın sonuç alıcı projelerin geliştirilmesinde kullanılmalıdır.
- Koruyucu tedbirlere ek olarak önleyici çalışmalar ile -maddi ve manevi imkânlar kullanılarak- uyuşturucu kullanımımın önüne geçmek gerekmektedir. Manevi yönden eğitim verilirken maddi yönden de uyuşturucuya ulaşım engellenmeli, uyuşturucunun yolu kapatılmalıdır. Uyuşturucu bataklığının çevresi sağlam duvarlarla hatta surlarla çevrilmelidir. Her şeye rağmen bataklığa düşenler olursa bunlar da derhal el atılıp kurtarılmalıdır. Bu tarz hareket edilmesi hem daha kolay hem daha ucuzdur. Bataklığa düşenlerin derhal tedavisinin yapılması, tedavi imkânlarının da geliştirilmesi gerekmektedir. Tedavi kurumlarının yatak sayısı artırılmalıdır.
- Bağımlılar maddeyi bırakmaya eğilimli olmasına rağmen bağımlıların ölüm oranı konusunda ülkemiz maalesef dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Hastalara doğru ve yeterli tedavi uygulanamamaktadır. Tedaviye kolay ulaşım sağlanmalıdır.
- Tedavi kurumlarının işleyişi ıslah edilerek bu kurumlar fonksiyonel hale getirilmelidir. Buralar statü hastalığından arındırılarak bizzat uzmanlar tarafından hastalarla ilgilenilmelidir. Hastalar cahil, şuursuz, hasta bakıcı ve hademelerin inisiyatifine bırakılmamalıdır. Eğitilmiş personel açığı acilen giderilmelidir. Eğitimsiz, arızalı personelin müdahalesi ile arıza katmerlenmektedir. Nerede ise kendileri tedaviye muhtaç olan personel tedavide görevlendirilmemelidir. Hastalar kendini bilen, olgun, uzman kişilerin eline bırakılmalıdır.
- Yeterli mali gücü bulunmayan uyuşturucu madde bağımlılarının tedavi masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.
- Terörle mücadele edenlerin/görevlilerin bir kısmı da zor şartlar sebebiyle uyuşturucuya başlamaktadırlar Buna karşı da tedbir alınmalı, bu insanlara sahip çıkılıp rehabilite edilmeli, kendilerine destek olunmalıdır.
- Devlet STK olarak devlet teşkilatında resmen yer almayan fakat resmi bir görünüm arz eden, yarı resmi kurumları muhatap almaktadır. Bu yanlıştan dönülerek devlet toplumun dinamiğini kullanmalı, tüm STK’lar ile işbirliği yapmalı, toplumun tüm katmanlarıyla kucaklaşmalıdır.
- Devlet-millet işbirliği, devlet-millet kaynaşması sağlanmalıdır.
- Uyuşturucu Devlet katlarında yer alan birtakım siyasilerin, bürokratların, emniyet güçlerinin (polis, jandarma) ve kamu görevlilerinin dahli olmaksızın bu kadar yayılamaz. Özellikle Güneydoğuda kimi karakolların yanı başında hatta tam karşısında bulunan tarlalarda uyuşturucu elde edilen bitkilerin ekimi dikimi yapılmaktadır. Bunlara karşı nedense bu karakollar harekete geçmemektedirler. Merkezden uydu ile takip yapılmalıdır!
- Uyuşturucu üretiminde kullanılan bitkilerin ekim, dikim, yetiştirme lisansları çok sıkı kayıt, kontrol ve düzenlemelere tabi tutulmalı, aynı ciddiyetle takibi de yapılmalıdır.
- Bağımlı çocukların ve travma geçmişi olan çocukların eğitim süresi diğer çocuklardan daha kısadır. Bu çocukların okula devam etme oranları diğer çocuklara göre daha düşük, evden kaçma oranları da daha yüksektir.Risk grubunda yer alan bu çocukların eğitime ulaşma ve eğitimlerinin devamı konusunda ciddi tedbirler alınmalıdır.
- Uyuşturucu kullanımının önlenmesi için toplumun ve devletin, gençleri şuurlandırması, milli ve ahlaki değerler ile donatması şarttır. Bu meyanda gençlerin aileden sonra adım attıkları ilk yer olan eğitim ve öğretim kurumlarını denetleyen Milli Eğitim Bakanlığı ile en güçlü ve yaygın iletişim ve eğitim araçları olan radyo ve televizyonları denetleyen Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna büyük görevler düşmektedir. Toplum uyuşturucu konusunda bilinçlendirilmeli, eğitim ve öğretim kurumları sıkı bir şekilde denetlenmeli, kötü alışkanlıkları teşvik eden her türlü yayın engellenmelidir.
- Merak uyuşturucuya başlamanın temel unsurlarından ilkidir. Merakı uyandıran hatta tahrik eden şuursuz önleme çalışmalarından kaçınılmalıdır. Birtakım güya eğitim çalışmaları, afişler, tiyatrolar, filmler adeta ders verir nitelikte uyuşturucu ile ilgili nasıl alınır, nasıl kullanılır, altın vuruş dâhil her şeyi gösterip öğretmektedirler. Bu tarz çalışmalar gençlerin ilgisini çekip uyuşturucuyu özendirmektedir. Asıl başlama sebebi merak olduğuna göre merakı bitirecek çalışmalar yapılmalıdır.
- Uyuşturucu ile mücadelede içerisinde TV, internet portali, radyo, basılı yayınlar gibi organları bulunduran bir medya portali/merkezi kurulmalıdır. Bu merkez özendirici olmayan, uyuşturucuyu gerçek yüzüyle, itici olarak gösteren, filmler, kısa filmler gibi ibret verici yayınlar yapmalıdır.
- İç ve dış birtakım karanlık mahfillerin/mihrakların/lobilerin komploları sonucu bir yandan ülkemizin ekonomisi zayıflatılıp, geçim yolları daraltılırken diğer yandan manevi eğitim yolu da kapatılmaktadır. Maddi yoksunlukların ve manevi boşluğun üzerine “merak” da eklenince özellikle gençler uyuşturucu da dâhil kendilerini bir takım felaket çukurlarının içerisinde bulmaktadırlar.
- Devlet içerisinde yer alan her birim kendi aralarında bir motorun, bir arabanın çalışması gibi uyum içerisinde, ahenk içerisinde çalışmalıdırlar.
- Devlet bürokratik işler içerisinde boğulmaktadır. Bürokratlar belirli davranış kalıpları, modelleri geliştirip o kalıplara göre hareket etmeye çalışmaktadırlar. Bu durum devletin işleyişinde hantallığa sebep olmaktadır. Uyuşturucu üretici ve dağıtıcılarının ise hiçbir kalıpları olmadığından çok kıvrak bir şekilde manevralar yapabilmektedirler. Devlet işleyişindeki bu hantallıktan kurtarılmalıdır.
- Uyuşturucu ile mücadele amacıyla kurulan kurulların oluşumunda tamamen merkeziyetçi davranıldığından bu kurulların söz söyleme yetkileri yoktur. Desteklenen projeler içerisinde ancak “şu olmasın” deme yetkileri varken, “şunun yerine şu olsun” deme yetkileri bulunmamaktadır. Bu halleri ile bu kurullar hiçbir inisiyatif/irade kullanamayan, yukarıdan gelen talimatları aynen uygulamak zorunda kalan, ölü doğmuş, göstermelik, imzamatik kurullar olmaktan öteye geçememektedirler.
- Uyuşturucu kullanmayı makul gösteren birtakım kişiler okullarda öğretmenlik yapmaktadırlar. Öğretmenler, idareciler, kamu görevlileri, medya… Hepsi hakkıyla değerlendirilmeli ve gereken muamele yapılmalıdır.
- Türkiye’de etkili ve fonksiyonel bir hukuk sistemi kurulmalıdır.
*Uyuşturucu eylemleri ceza gerektirdiğine göre uyuşturucuya giden tüm yollar da ceza kapsamı içerisine alınmalı, müeyyideler ağırlaştırılmalıdır.
*Satıcılar cezai müeyyidelerden kurtulmak için üzerlerinde içiciye mahsus düşük miktarda uyuşturucu bulundurmakta onları sattıkça zula tabir edilen ve yakın bir yerde bulunan depolarından yenisini alarak satışa devam etmektedirler. Satıcıda tek kriter üzerinde yakalanan uyuşturucu miktarı olmamalıdır. Satıcının geçmişi ve yakalandığı yer de mühimdir. Satıcı uyuşturucu satışına müsait yerlerde yakalandıysa, uyuşturucunun yakalandığı yer geçmişiyle uyumlu bir şekilde satışı gösteriyorsa miktara bakılmaksızın satıcı sayılmalıdır.
*Hukuk sistemindeki çevresine ve topluma zarar verebilecek potansiyele sahip, ruh ve beden sağlığı yerinde olmayan kişileri devletin resen tedaviye almasına yönelik mevzuat desteği sağlanarak mevzuat boşlukları giderilmelidir. Özgürlük ve özel hayat konusunda gerçek hayatla örtüşmeyen farazi ve güdümlü yorumlar yerine hayatın ve toplumun gerçek ihtiyaçlarına cevap verebilecek hakiki yorumlara uygun düzenlemeler yapılmalıdır.
- Uyuşturucu-silah kaçakçılığı-terör arasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır. Bu bağlantılar yok edilirse teröründe beli kırılır.
- ÇAMATEM, ÇEMATEM gibi çocuk ve ergenlere yönelik tedavi kuruluşlarına ihtiyaç duyulması içinde bulunduğumuz durumun vahimin daha ötesinde olduğunu göstermektedir.
- Uyuşturucu ile mücadelede üslup da önemlidir. Mücadelede uygun bir üslup kullanılmalıdır.
BİLKA olarak her zamanki sorumluluk anlayışı içerisinde, ülkemizin ve hatta tüm insanlığın geleceğini karartmaya yönelik uyuşturucu ile mücadelede yetkili makamları görevlerini yapmaya davet ediyor, cesaretle gereken adımları atmalarını bekliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
24.09.2019
BİLKA (Bilge Kadın Araştırma Merkezi)