Filistin’de Yaşanan Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar

Filistin’de Yaşanan Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar
Filistin’de Yaşanan Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar

KAMUOYUNA DUYURU

Konu : Filistin’de yaşanan soykırım ve insanlığa karşı suçlar hakkında.

Filistin uzun yıllardır İsrail’in işgali ve terör saldırıları altında varlığını devam ettirmekte olan bir devlettir. Bu işgale ve teröre ortak olan Batılı devletler ve küresel güçler sebebi ile birçok ülke tarafından resmiyette devlet olarak dahi tanınmamaktadır. Filistinliler bu süreçte her türlü katliamın, işkencenin, tecavüzün, zulmün mağduru olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Hukuksuzluk, haksızlık, adaletsizlik ne demek bunun tecessüm ettiği bir yer aranıyorsa en başta Filistin’e bakılmalıdır. Dünyanın gözü önünde toprakları elinden alınan bununla da yetinilmeyip insanı yok edilen bir devlettir.

Tüm bu yaşananlara karşı savunma hakkı sadedinde 7 Ekim’de başlatılan “Aksa Tufanı” Harekâtı dünyaya bir haykırış ve zulme karşı bir duruştur. Algı yönetimi ve küresel güçlerin elinde oyuncak olan medya gücü ile bu harekât bile çarpıtılarak yalan-yanlış haberlerle mağdur ve zalim yer değiştirilmeye çalışılmıştır. Sonraki süreçte gelişen olaylar ve ortaya çıkan gerçekler bu gayretleri boşa çıkarmış ve dünyada halklar Filistin için ayağa kalkmışlardır. Halklar ayağa kalmış ancak devlet idarecileri oturmuş sadece halklarının gözünü boyamak için beyanatlarda bulunmanın ötesine geçmemişlerdir.

Filistinlilere karşı uygulanan soykırım dünyanın gözü önünde “canlı yayın” misali yaşanan ilk soykırımdır. Sosyal medyada günbegün ayrıntılar yer almakta videolar, fotoğraflar, yardım çığlıkları herkesçe görülmektedir. Tüm bu yaşananlara ve aradan bir sene geçmesine rağmen acil sonuç doğuracak hiçbir etkili adım atılmamıştır. Bilakis, şehit ve yaralılar her gün artmakta, sayıları skor tutarcasına takip edilmekte, yaşananlar normalleştirilmektedir.

Uluslararası Adalet Divanında Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından İsrail’e karşı dava açılmış, ihtiyati tedbir kararları ve danışma görüşü alınmış ancak bu kararlara hukuk tanımaz İsrail tarafından uyulmamıştır. UAD’nin askeri bir gücü yoktur, dava en az 5 sene civarı sürecektir. Filistin ve Filistinliler yok edildikten sonra alınacak kararların ehemmiyeti olmayacağı aşikârdır.

Türkiye Cumhuriyeti ise Roma Statüsü’ne taraf olmadığı için Uluslararası Ceza Mahkemesinde dava açamamaktadır. BM nezdinde Güney Afrika Cumhuriyeti ile aynı statüde ve aynı haklara sahip olmasına rağmen Uluslararası Adalet Divanında dava da açmamıştır. UAD’de dava açılıp, ihtiyati tedbir kararları alınıp danışma görüşü alındıktan yani en etkili süreç geçirildikten sonra Türkiye davaya müdahil olmak için müracaat etmiştir. Filistin ile tarih ve inanç bağı olan Türkiye’den önce müdahil olmak üzere müracaat eden Nikaragua, Kolombiya, Meksika ve İspanya gibi ülkelere bakıldığında bile ne kadar geç ve tesirsiz bir müdahale talebi olduğu anlaşılmaktadır.

Türkiye, iç hukukunda yer alan hükümler gereği İsrailli yetkililer hakkında yapılan suç duyuruları ile ilgili henüz harekete geçmemiştir. T.C. vatandaşı olup İsrail ordusuna Filistinlilere karşı soykırım yapmak için asker olarak katılan vatandaşları hakkında yapılan suç duyuruları ile ilgili de hukuki süreci başlatmamıştır.

Türkiye’de bulunan Kürecik ve İncirlik gibi yabancı üslerin İsrail’e askeri destek verdiği bilinmektedir. Türkiye bu üslerin kapatılması ile ilgili bir süreç başlatmadığı için dolaylı olarak İsrail askeri gücüne destek verdiğinin farkında olmalıdır.

İslam ülkeleri ve İslam İşbirliği Teşkilatı yaşananlara karşı etkili bir çıkış yapmamakta ve birliktelik sağlayamamakta sadece kınamakla yetinmektedirler. Yemen gibi bazı ülkelerin tek başlarına verdikleri mücadele İsrail ve yandaş devletlerin etkisini kırmaya yetmemektedir. Zulüm blokunun karşısında yer alacak etkin bir adalet blokuna ihtiyaç vardır. Liderlerin bu sessizliğinde İsrail Başbakanının Arap liderlerine yönelik olarak sarf ettiği"Çıkarlarınızı, iktidarınızı korumak istiyorsanız tek bir şey yapmalısınız: Sessiz kalın!"sözünün etkisi var mıdır? diye düşünmeden edemiyoruz.

Şehit edilen çocuk ve kadınların sayılarına bakıldığında soykırım amacı bir kez daha görülmektedir. Gelecek nesil yok edilmekte ve gelecek nesilleri çoğaltacak kadınlar hedef alınmaktadır. Bu emellerini daha önce dile getiren İsrailli siyasetçi“…bu kitle, oğullarını cehenneme çiçeklerle ve öpücüklerle yollayan şehit annelerini de kapsamaktadır. Bu kimseler oğullarının ardından oraya gitmelidir; bundan daha adil bir şey olamaz. Bu yılanları yetiştirdikleri fiziki evleri gibi onlar da defolup gitmelidir. Aksi takdirde buralarda daha fazla yılan yetişecektir.”demişti. Şimdi ise bunun kitlesel bir şekilde uygulamaya konulduğunu görüyoruz.

Dünyanın küresel bir güç tarafından idaresinin tesis edilmeye çalışıldığı ve buna hizmet eden idareciler vasıtasıyla yönetilen devletlerin yer aldığı günümüzde buna karşı çıkan halkların her türlü mücadelesi sonuna kadar sürdürülecektir. Bu mücadele adil bir düzen kurulana ve hak üstün tutulana kadar devam edecektir!

İnsani, vicdani, dini, ahlaki, hukuki… Hangi parametreyi baz alırsanız alın Filistin’de yaşanan ve bölgedeki ülkelere de yayılmaya çalışılan Büyük İsrail Projesi (BOP) adı altındaki bu zulme karşı durmak insanlık vazifemizdir.

Bu minvalde yapılması gerekenler ile ilgili başlıklardan bir kısmı şu şekildedir:

  • Türkiye’nin öncülüğünde diğer ülkelerle birlikte Barış Gücü oluşturularak Filistin’e askeri müdahalede bulunulmalıdır.
  • Türkiye de dahil olmak üzere tüm ülkeler İsrail ile ticari, siyasi, askeri ve diplomatik tüm bağını kesmelidir.
  • İsrail’e karşı ambargoları delen ülkelere yaptırım uygulanmalıdır.
  • İsrail’e destek veren ülkeler de İsrail ile birlikte uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır.
  • Acil ve süresiz ateşkes sağlanmalıdır.
  • İnsani yardımın ulaşması yönündeki her türlü engel kaldırılmalıdır.
  • İnsani yaşam koşulları acilen tesis edilmelidir.
  • Salgın hastalıkların önlenmesi için gereken tedbirler alınmalıdır.
  • Yaralıların en iyi şekilde tedavi edilebilmesi için gerekli olan sağlık koşulları sağlanmalıdır.
  • Psikolojik travmaların tedavisi için gerekli çalışma yapılmalıdır.
  • İsrail hapishanelerindeki Filistinliler serbest bırakılmalıdır.
  • Yıkılan, yok edilen Filistin tüm dünyanın ortaklığında yeniden inşa edilmeli ve akabinde tüm maliyet İsrail’e ve onu destekleyen ülkelere ödettirilmelidir.
  • Soykırım, işkence ve savaş suçları sebebi ile Filistinlilere İsrail tarafından tazminat ödenmelidir.
  • İsrailli yetkililer soykırım başta olmak üzere işledikleri suçlar sebebiyle en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
  • Filistin Devleti tüm ülkeler tarafından tanınmalıdır.
  • Filistin Devletinin sınırları 1967 öncesine döndürülmelidir.
  • Doğu-Batı ayırımı yapılmadan Kudüs Filistin’in başkenti olarak tanınmalıdır.
  • Türkiye iç hukukunu işleterek soykırım suçunu ve insanlığa karşı suçları işleyen İsrailli yetkililer hakkında gerekli soruşturmayı başlatmalıdır.
  • Türkiye T.C. vatandaşı olup İsrail ordusuna askerlik yapmak için katılanları vatandaşlıktan çıkararak, haklarında soykırım ve insanlığa karşı suçlar bakımından gerekli soruşturmayı başlatmalıdır.
  • Türkiye öncülüğünde, sömürü düzenine hizmet için kurulmuş çifte standart uygulayan NATO ve BM yerine, ortak bağlarımız olan ülkelerle birlikte tüm insanlar için adaleti savunan yeni oluşumlar ihdas edilmeli ve akabinde bu oluşumlara katılmak isteyen diğer tüm ülkeler nüveye dahil edilmelidir.

Bilge Kadın Araştırma Merkezi (BİLKA) olarak insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen bu soykırımı telin ediyor ve başta Filistinliler olmak üzere dünyada zulüm altında olan tüm halkların en kısa sürede kurtulmasını diliyoruz.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

30.09.2024

BİLKA (Bilge Kadın Araştırma Merkezi)