Adli Polis
Türk hukuk sisteminde işlenen bir suçun araştırılması görevi C. Savcısına aittir. Bu araştırma aşamasında kolluk, savcıya yardımcı olarak onun adına hareket eder. Kolluğun geniş bir görev alanı olup, kollama denilen görevi iki çeşit görevden oluşur:
1) Suç öncesi görev,
2) Suç sonrası görev.
Suç öncesi görevde üçe ayrılır:
a) koruma,
b) önleme,
c) yardım.
Suç sonrası görev ise suç ve suçluların araştırılmasıdır.
Genel kolluk, görevin bu iki çeşidine uygun olarak:
1) Suç öncesi kolluk ve
2) Suç kolluğu
bölümlerine ayrılır.
Kolluk ayrıca genel kolluk ve özel kolluk olarak da bölümlere ayrılır. Ancak kolluğun bu biçimde ayrılışı, kuruluşu bakımından değil, fakat iş bölümü bakımındandır. Gerektiğinde biri diğerinin yerine görev yapabilir.
Genel kolluk görevi Emniyet Teşkilatına (polis) verilmiş olmakla birlikte ülkenin her yerinde polis örgütünün kurulamamış olması, jandarma örgütünü doğurmuştur. Jandarma bir ihtiyaçtan doğmuştur.
Her ne kadar suçun araştırılması savcıya ait bir görev ise de, Türkiye`de olduğu gibi, dünyanın birçok ülkesinde de hazırlık soruşturmasındaki araştırmaları bilfiil yapan organ polistir. Suçun araştırılması görevini savcıya veren kanun koyucunun tasavvur ettiği sistem realitede işlememiştir. İz araştırmak ihtisas işi olduğundan, savcı bu konuda doğal olarak yetersizdir. Çağdaş sosyoloji mesleklerin insanların kişilikleri üzerinde etkili olduğunu belirtmektedir. Meslekî sosyalleşme sonucunda polis, polis rolüne ilişkin tüm bakış açılarını (perspektif) benimser.
Polis suç araştırmaları yapmak açısından kendi içinde teşkilatlanmalıdır. Adlî zabıta kendi usullerine göre araştırma yapmalı, ancak bu araştırmayı, son soruşturmadaki hukukî görüş açılarından değerlendirebilmesi için, savcı yönlendirmelidir. Suç konusunda uzman olmayan savcı, kendisine bağlanan uzman polisi yönlendiremez. Adlî zabıta zabıtanın ayrı bir dalı olarak teşkilatlanmalı ancak belli bir suçun araştırılması sırasında yaptığı faaliyet savcı gözetiminde kalmalıdır. Polis özellikle büyük şehirlerde araya savcıyı katmaksızın, gerekli araştırmaları da yapar hale gelmiştir. Bu konu sadece Türkiye`ye mahsus bir sorun değildir. Almanya`da da ortaya çıkmış ve 1976 yılında hazırlanan yönetmelik taslağı üzerindeki tartışmalar sonuçlanabilmiş değildir. Adlî zabıta, polis teşkilatının bir parçasıdır. Bölündükçe gücü azalır. Suçla mücadelede gerekli olan bilgilerin bir merkezde toplanması şarttır. Devletin güçlendirilmesi için ‘zabıta birleştirilmelidir`.
CMUK 1992 değişikliklerine kadar zabıtada alınan ifadeler mahkemelerde delil olarak kabul edilmezdi. 1992 değişikliğinden sonra CMUK m. 135a gereği “yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez” hükmü getirilmiştir. Bu ibarenin ters anlamı zabıtaca yasak olmayan yöntemlerle alınan ifadelerin delil olarak değerlendirilebileceğidir. Zaten Yargıtay da, yurtdışında dinlenen sanıkların polis tarafından alınan ifade tutanaklarını delil olarak kabul etmektedir. Buradan kanun koyucunun ve yüksek yargı organının zabıtaca alınan ifadelerin delil olma kıymetine mutlak surette karşı olmadıkları anlaşılmaktadır. Ülkemizde birçok imkânsızlıklar içerisinde görev yapan polisin oldukça sık bir şekilde yaptığı hukuk ihlalleri sonucu böyle bir yola gidilmiştir. Polisin standartları yükseltilip (uzman personel, araç, gereç, vs.) hukukun sınırları içerisinde görev yapabilir hale getirildiğinde bizde de polisçe alınan ifadelerin delil olarak kabul edilebilmesi için engel bir hâl kalmayacaktır. Bu durumda kolluğun sicil amirinin C. savcısı veya polis şefleri olmasının bir önemi de bulunmayacaktır. Adlî görevleri ifa eden polis bu esnada zaten örgüt olarak tüm personeliyle birlikte savcının emri altında çalışmalarını yürütmektedir.
Her şeye rağmen kolluk amirlerinin suiistimali söz konusu olduğunda kolluk amirleri, adliyeye ilişkin görevi kötüye kullanma, yapmama veya geç yapma suçlarında, hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları hükümlere göre yargılanırlar. Kanun koyucu bu ağırlaştırılmış sorumluluk biçimi ile kolluk amirlerini adlî görevlerini ifa sırasında hukuka uygun olarak davranmaya zorlamıştır. C. Savcılarının her zaman için bu yolu kullanma imkânı vardır.
Tüm bu açıklamalar birbirlerinden farklı alanlarda çalışan, farklı düşünen, farklı yorumlayan savcı ile polis arasında savcının polisin sicil amiri de olmasını kapsayan hiyerarşik bir yapılanmanın faydadan çok zarar getireceğini göstermektedir. Adlî zabıtanın genel kolluk içerisinde ayrı bir birim olarak teşkilatlanması ve çalışmalarını savcının denetim ve gözetiminde sürdürmesi en uygun yol olarak gözükmektedir.
KAYNAKLAR
- Cihan, E.,Yenisey, F., (1997) Ceza Muhakemesi Hukuku , 2. baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul.
- Kunter, N., (1989) Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., Yaylacık Matbaası, İstanbul.
- Kunter, N., Yenisey, F., (1998) Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. baskı, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.,İstanbul.
- Sokullu-Akıncı, F., (1990) Polis, Gümüş Basımevi, Bilgiç Matbaası, İstanbul.
- Yurtcan, E., (1995) CMUK Şerhi, 2. baskı, 2. cilt, Alfa Basım Yayım Dağıtım, Melissa Matbaacılık,İstanbul.
- Kunter, N., Yenisey, F., (1998) Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. baskı, s.731, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.,İstanbul.
- Kunter, N., Yenisey, F., a.g.e., s. 737.
- Yurtcan, E., (1995) CMUK Şerhi, 2. baskı, 2. cilt, s.91, Alfa Basım Yayım Dağıtım, Melissa Matbaacılık,İstanbul.
- Yurtcan, E., a.g.e., s. 91.
- Cihan, E.,Yenisey, F., (1997) Ceza Muhakemesi Hukuku , 2. baskı, s.143, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., İstanbul.
- Kunter, N., Yenisey, F., a.g.e., s. 740.
- Sokullu-Akıncı, F., (1990) Polis, s.64, Gümüş Basımevi, Bilgiç Matbaası, İstanbul.
- Sokullu-Akıncı, F., a.g.e., s. 65.
- Cihan, E.,Yenisey, F., a.g.e., s. 147.
- Cihan, E.,Yenisey, F., a.g.e., s. 148.
- Kunter, N., Yenisey, F., a.g.e., s. 740.
- Cihan, E.,Yenisey, F., a.g.e., s. 144. Birinci Ceza Dairesinin 29.9.1992 günü ve E. 92/1456 K. 1992/1987 say ılı kararında Hollanda OSS Belediyesi başmüfettişleri tarafından düzenlenen ve olaya ilişkin tanık ifadelerini içeren hazırlık soruşturması niteliğindeki belgelerin onaysız fotokopilerinin, adl î yardımlaşma yoluyla Adalet Bakanlığının resmi yazısına ekli olarak (TC Adalet Bakanlığı) gönderilmiş bulunmakla, belgelerin resmi niteliğinden ve inandırıcılık özelliğinden şüphe edilmesi için haklı bir neden olmadığından belgelerin tasdiksizliğine itibar etmemiştir.
- Kunter, N., (1989) Ceza Muhakemesi Hukuku, 9. baskı, s. 419, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., Yaylacık Matbaası, İstanbul.